Tahkikatın HMK'nın 143 vd. maddelerinde düzenlenen usul hükümlerine göre yapılmaması, anılan Kanunun 184 ve 186. maddelerinin açık ve emredici hükümlerine rağmen davalıların savunma hakkını sınırlar mahiyette, tahkikatın tümü hakkında taraflara açıklama yapma hakkı tanınmaksızın ve sözlü yargılamaya geçildiği, davalılara usulüne uygun şekilde bildirilmeden karar verilmesinin doğru bulunmadığı- Mahkemece, davacılar vekiline 10/05/2012 tarihinde gelecek tapu kayıt maliklerinden davaya dahil edilmeyenler varsa tespit edilerek davaya dahil edilmesi, ölü olan varsa veraset ilamlarının temin edilerek mirasçılarının davaya dahil edilmesi, davalıların tam isim ve adreslerini bildirmesi için kesin süre verilmiş ise de, taraf teşkili kamu düzeniyle ilgili olup mahkemece re'sen gözetilmesi gerektiğinden; güncel tapu kayıtları getirtilerek davaya paydaş sıfatıyla dahil edilmesi gereken kişiler ve ölü olan kişilerin belirlenip bu kişilerin mirasçılık belgelerinin çıkartılması ve davaya dahil edilmesi için davacılar vekiline yetki ve süre verilmesi gerekirken, yazılı şekilde genel bir ifade ile süre verilmesinin doğru görülmediği-
Somut olayda, dava dilekçesinin davalıya 16.10.2012 tarihinde usule uygun şekilde tebliğ edildiği, davalı tarafından süresi içerisinde cevap dilekçesinin sunulmadığı, böylece davalının dava dilekçesinde yer alan tüm iddialarını inkâr etmekle birlikte savunmasına yönelik herhangi bir vakıaya dayanmadığı, davalının kanunla kesin şekilde belirlenen iki haftalık süreden sonra 05.11.2012 tarihinde, davaya cevap vererek aynı dilekçe ile tanık deliline dayandığı, mahkemece yapılan 12.12.2012 tarihili ön inceleme duruşmasına her iki taraf vekilinin katıldığı, davacı ve vekilinin süresinden sonra verilen cevap dilekçesine muvafakatinin olmadığı anlaşıldığı- Bu durumda; süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemekle inkâr savunmasına dayanak vakıa ve delile dayanmayan davalının süresinden sonra bildirmiş olduğu tanıklarının karşı ispat hakkı kapsamına taşınarak dinlenilmesine de imkân bulmadığı-
Dosya kapsamından, kararın verildiği duruşmada davalılar olmadığı halde tahkikat aşamasının sonlandırıldığı, sözlü yargılama aşamasına geçileceği taraflara bildirilmeden yargılamaya son verildiğinin anlaşıldığı, tahkikatın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 143 ve devamı maddelerinde düzenlenen usul hükümlerine göre yapılmamasının, anılan Kanunun 184 ve 186. maddelerinin açık ve emredici hükümlerine rağmen tarafların savunma hakkını sınırlar mahiyette, tahkikatın tümü hakkında taraflara açıklama yapma hakkı tanınmaksızın ve sözlü yargılama aşamasına geçileceği taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmeksizin karar verilmesinin doğru olmadığı-
Ön inceleme duruşmasında, "tarafların sulh ve arabuluculuktan yararlanıp yararlanmayacakları" sorulduktan sonra imzaları alınmış, taraflar arasındaki uyuşmazlık noktaları tespit edilmediği, karar verilen celseden önceki duruşmada, sadece davacı vekili hazır olduğu halde "karar verilmek üzere incelemeye alınmasına" karar verilmiş, "bir sonraki celse sözlü yargılamaya geçileceği" hususu belirtilmemiş ve taraflara bu yönde kanunun aradığı şekilde ihtaratlı bir bildirim de yapılmamış olup, davacı vekili ile davalı vekilinin beyanları alınarak, "tahkikatın bittiği ve sözlü yargılama aşamasına geçildiği" bildirilmeden ve son sözleri sorulmadan(HMK.m.186/(2) ve 321/(1)) davanın reddine dair karar verildiği anlaşılmakla, HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan tarafların savunma hakkını kısıtlayacak ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- Borcun doğumunun tasarruf tarihinden sonra ödenmemiş kart borcunun doğum tarihi olarak kabul edilmişse de borçlu ile alacaklı arasındaki kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren sürekli yenilenen bir borç ilişkisi meydana geldiğinden, borcun doğumunun yenilenen ilişki tarihi değil sözleşmenin imza tarihi olarak kabulü gerektiği-
Anlaşmalı boşanma davası çekişmeli boşanmaya dönüştüğünden, taraflara iddia ve savunmalarının dayanağı bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini içeren beyanları ile iddia ve savunmalarının dayanağı olarak ileri sürdükleri her bir vakıanın ispatını sağlayacak delillerini sunmak ve dilekçelerin karşılıklı verilmesini sağlamak üzere süre verilmesi, ön inceleme yapılarak tahkikata geçildikten sonra usulüne uygun şekilde gösterilen deliller toplanmak suretiyle gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiği- D.çeler aşaması tamamlanmadan tahkikat yapılamayacağı-
Kararın verildiği duruşmada tarafların hazır olmadığı ve her iki taraf vekilinin mazeretinin kabulüne karar verildiği halde, tarafların yokluğunda ceza dosyasının beklenilmesinden vazgeçildiği, tahkikat aşamasının sonlandırıldığı, sözlü yargılama aşamasına geçileceği taraflara bildirilmeden yargılamaya son verildiği anlaşıldığından, tahkikatın tümü hakkında taraflara açıklama yapma hakkı tanınmaksızın ve sözlü yargılamaya geçildiği taraflara usulüne uygun şekilde bildirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu-
Tahkikatın HMK mad. 143 ve devamı maddelerinde düzenlenen usul hükümlerine göre yapılmaması, anılan Kanunun 184 ve 186. maddelerinin açık ve emredici hükümlerine rağmen davalının savunma hakkını sınırlar mahiyette, tahkikatın tümü hakkında taraflara açıklama yapma hakkı tanınmaksızın ve sözlü yargılamaya geçildiği davalıya usulüne uygun şekilde bildirilmeden karar verildiği-
Mahkemenin ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması veya zamanaşımı def’inin dinlenebilir olması gerektiği, bu nedenler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, HMK. mad. 143 vd uyarınca tahkikat aşamasına geçilmesi ve özellikle HMK. mad. 147 uyarınca tarafların tahkikat için duruşmaya davet edilmesi gerektiği-
Tahkikatın bittiği tefhim edilmekle sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunulması amacı ile davet hususu (HMK. mad. 186) yerine getirilmeden, davalı vekilinin mazereti de reddedilerek, yokluğunda karar verilmiş olmasının hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğurduğu-
HMK hükümlerinde öngörülen yargılama kesitlerine (davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona ermesi, sözlü yargılama ve hüküm) uyulmadan yazılı şekilde davanın esası hakkında karar verilmesinin hatalı olduğu- Bilirkişi raporuna yapılan itirazlar karşılanmadan, itiraza uğrayan raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğu- Davalı-borçlunun, davacılar hakkında suç duyurusunda bulunduğu anlaşıldığından, menfi tespit davasında, bu soruşturma dosyasının da incelenmesi gerektiği-