Vesayet işlerinde yetkinin, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine ait olduğu, yerleşim yerinin de bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yer olduğu, buna istinaden; vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişinin yerleşim yerini değiştiremeyeceği, yerleşim yerinin değişmesi hâlinde yetkinin, yeni vesayet dairelerine geçeceği, bu takdirde; kısıtlamanın yeni yerleşim yerinde ilân olunacağı-
Yabancı mahkeme tarafından verilen vasi tayinine ilişkin kararın tanınması ve tenfizi isteminde görevli mahkemenin asliye mahkemeleri olduğu (MÖHUK 51/1.)- Görev hususunun yargılamanın her aşamasında kendiliğinden nazara alınması gerektiği-
Her davanın açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirildiği ve yetkili mahkeme belirlenirken de, dava tarihindeki yerleşim yeri esas alındığı- Yargılama sürecinin devam ettiği zaman diliminde kısıtlanması istenilen kişinin yerleşim yerinin değişmesi halinde mahkemece yetkisizlik kararı verilemeyip, davaya devamla gerekli araştırma ve inceleme yapılıp toplanan deliller birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
İkamet değişikliği talebi bulunmadan, mahkemece resen kısıtlının ikamet değişikliğine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kısıtlı adayı, Almanya'da yaşamakta olup Almanya Devletinin Hamburg-Wandsbek Bölge Mahkemelerince 18.12.2013 tarihinde verilen kararı ile kısıtlanarak kendisine Türk vatandaşı da olan eşinin vasi olarak atandığı, karar içeriğinden, kısıtlının Alman Medeni Kanunu uyarınca kısıtlandığı ve kısıtlanma nedeninin TMK'nın 405.maddesine de uyar nitelikte olduğu, her ne kadar kısıtlıya milli hukuk uygulanmamış ise de, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5718 sayılı MÖHUK'a göre bu durumun tenfiz ve tanımaya engel olmadığı, keza taraflar Türk Vatandaşı olmasalar bile hukuki yararlarının bulunması koşuluyla yabancı mahkeme ilamının tenfizini veya tanımasını isteyebilecekleri, diğer taraftan Alman Mahkemesi tarafından Türk Milli Hukuku ile çatışmayacak ve hatta aynı paralelde verdiği kararın ne milli hukuk ne de münhasır yetki ya da kamu düzeni ile ilgisi bulunmadığı, öte yandan 1905 tarihli ''Kısıtlamaya ve Benzer Tedbirlere İlişkin La Haye Sözleşmesinin''nin 3. ve 7. maddelerinde, kural olarak milli hukukun ve milli devlet mahkemelerinin yetkili olmasına karşın hacir altına alınacak şahsın bulunduğu yer (Almanya) makamlarının da ilgilinin milli hukukuna veya bulunma yeri hukukuna göre hacir kararı alabilecekleri öngörüldüğünden, kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin davanın kabulü gerektiği-
Türk Medeni Kanunu'nun 411. maddesi gereğince vesayet işlerinde yetki, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine ait olduğu, bu yetkinin kesin olduğu ve mahkemece doğrudan gözetileceği, aynı Yasanın 412. maddesi uyarınca ise; vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişinin, yerleşim yerini değiştiremeyeceği-
Vesayet altındaki kişilerin yerleşim yerinin, bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yer olduğu-
Türk Medeni Kanunu’nun 411 ve 412.maddelerindeki yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu kabul edildiği; Alman mahkemesi tarafından verilen vesâyet kararının; vesâyet altına almanın, Almanya’daki hukuki menfaatlerini koruyacağı gibi bu kararın Türk mahkemeleri tarafından tanınması ile de Türkiye'deki menfaatlerini koruyacağı-
Vesayet işlerinde yetkinin, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerinde olduğu-