TÜRK BORÇLAR KANUNU > - Özel Borç İlişkileri > - Kefalet Sözleşmesi > - C. İçeriği > - II. Ortak hükümler > - 2. Kefil ile borçlu arasındaki ilişki > Madde 596 - b. Kefilin rücu hakkı
Davacılardan rücuen tahsili amacıyla işbu dava konusu icra takibini başlattığı, davacı ............'ın kredi borcu nedeniyle sorumluluğu bulunmadığından lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği, davalı ile davacı kefil S. arasında TBK'nın 596/4. maddesi kapsamında bir anlaşma bulunduğuna dair delil olmadığı, ............. tarihli ipotek akit tablosunun 2. maddesinde açıkça davalı .........'nin ipotek limitince ayrıca kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğu, 3. maddesinde ipoteğin davalının kefaletini ve teminatını teşkil ettiğinin düzenlendiği anlaşıldığından işbu davanın kefilin kefile rücu hukuki sebebine dayandığının kabulü gerektiği-
Mahkemece davacı ............ lehine "icra inkar tazminatı"na hükmedilmiş ise de dava menfi tespit davası olup genel kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olan davalının diğer müteselsil kefil davacı ........ aleyhine başlattığı icra takibinde kötüniyetli olduğuna dair dosyaya delil sunulmadığından davacı ................. lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin yerinde olmadığı-
Kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerektiği- Hukuken iki farklı tüzel kişilik taşıyan bu şirketlerin aslında özdeş olması, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuş olması gerektiği- Perdenin aralanması teorisine başvurabilecek kişinin zarara uğradığını iddia eden üçüncü kişi olması gerektiği- Genel kredi sözleşmesinin imzalandığı sırada davacı müteselsil kefil davalının yönetim kurulu üyesi ve ortağı olup, üçüncü kişi olmadığından bu teoriye dayalı olarak rücu isteminde bulunamayacağı, davacının bizatihi iddia ettiği hususları bilebilecek durumda olan kişi olduğu ve davacının bu şirkete karşı kefaletten dolayı rücu hakkının mevcut olmadığı dosya kapsamı ile sabit olduğundan, mahkemece davalı A.Ş. hakkındaki davanın reddi gerektiği-
Genel kredi sözleşmesinin akdedildiği tarih, sadece sözleşmenin asıl borçlusu yönünden değil kefil bakımından da geçerli olduğundan, tasarrufun iptali davasında, kredi borcunu ödeyen davacı kefil ile ile davalı asıl kredisi borçlusu arasındaki borcun doğumunun kredi sözleşmesinin imzalandığı tarih olduğu-
Bknz. aynı doğrultuda: 4. HD. 19.12.2022 T. E: 4682, K: 17275
İİK. 150/ı koşulları banka lehine oluştuğundan, takibin başlatılmasından sonra alacağın bir şirkete, onun tarafından da takip alacaklısına temlik edildiği, temlik alanın tümüyle alacaklının hak ve yetkilerine sahip olduğu ve ipoteğin de kredi sözleşmesinin teminatı niteliğinde olduğu anlaşılmakla alacaklının temlik alacaklısı sıfatıyla takibe devam etmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmadığı- Temlik alanın, aynı borca kefil olması nedeniyle yaptığı ödeme müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yapılmış oluğundan, diğer borçlulara rücu çerçevesinde yapacağı takip ve işlemlerin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle şikayetçi borçlu hakkında yürütülen takibin iptaline hükmedilemeyeceği-
Kefilin "sözleşmedeki imzanın kendisine ait olmadığı" şeklindeki iddiasını icra takibine itiraz sürecinde ileri sürmek zorunda olmadığı- İtirazın iptali davasındaki iddia ve savunmaların, icra takibine yapılan itirazlar ile bağlı olmaksızın ileri sürülebileceği-