28.05.2014 tarihinden önce açılmış davalar yönünden 5464 s. Kanun'un 44. maddesindeki görev hükümleri geçerli olmaya devam edeceği- 6502 s. Kanun, kart hamili ya da kartı veren kuruluş gibi bir ayrıma gitmeksizin bütün bankacılık işlemlerini (m. 3/1-k kapsamına girmeyen tacirler hariç olmak üzere) kanun kapsamına aldığından ve 83/2. maddesi hükmü karşısında diğer kanunlardaki görev kuralları bu kanun kapsamına giren uyuşmazlıklarda uygulanmayacağı için, 6502 s. Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan görevli mahkemenin, tüketici mahkemeleri olacağı- 
Kadastro Müdürlüğünün 13.08.2014 tarih ve 2592 sayılı yazısı ile yörede 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan yenileme kadastrosunun 14.08.2014 tarih ve 12.09.2014 tarihleri arasında 30 gün müddetle ilân edildiği bildirilmiş olup, davanın ise askı ilân süresinden sonra 04.04.2016 tarihinde açıldığı anlaşıldığından uyuşmazlığın genel mahkemede görülerek sonuca bağlanması gerektiği-
Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında görevli mahkeme, genel hukuk mahkemesi olan asliye hukuk mahkemesi ise de; dava, gerçek kişiler ile birlikte karşı tarafın ZMMS yaptırdığı sigorta şirketine karşı da açıldığından, davalı sigorta şirketi, sigorta poliçesi nedeniyle sorumlu tutulmuş olup, zorunlu sigortalar, TTK'nın 1483 vd. maddelerinde düzenlenmiş olduğundan, TTK'nın 4/1-(a) ve 5. maddeleri gereğince mutlak ticari nitelikteki bu davada asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu- Aynı davada, bir kısım davalılar hakkında genel mahkemenin, diğer davalılar hakkında ise uzman olan özel mahkemenin görevli bulunması halinde, uyuşmazlık aynı olaydan kaynaklanıyor ve zarar tek ise ya da taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte bulunuyorsa; sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında "Yargılama usûlüne" ilişkin esaslı farklılıklar bulunmaması kaydıyla, bütün taraflar ve talepler yönünden uzman olan özel yetkili mahkemece yargılama yaparak uyuşmazlığın çözülmesi gerektiği- Gerek davalı araç sürücüsü ve gerekse de davalı sigorta şirketinin sorumluluğu aynı maddî olaydan kaynaklanmış ve zarar tek olmakla, davaların birlikte görülmesi zorunlu olduğundan, bütün talepler yönünden ihtilafın özel mahkeme olan "asliye ticaret mahkemesince" çözüme kavuşturulması gerektiği-
Beton satış sözleşmesinin yerine getirilmemesi nedeniyle, ödenen bedelin tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin davada, kesin yetki durumu bulunmadığından ve taraflar yetki itirazını ileri sürmediğinden, davanın ilk açıldığı Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili hale geldiği-
Soyadı değişikliği ve diğer eksik bilgilerin tapu kaydına eklenmesi talebi ile açılan davanın sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği-
Yabancı bayraklı gemi çalışanının hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin davada, hizmetin ifa edildiği geminin yabancı bayraklı olması nedeniyle uyuşmazlık, Türk bayraklı gemilerde bir hizmet akdi ile yapılan çalışmaları düzenleyen 854 sayılı D. İş Kanunu'nun 1. maddesi kapsamı dışında kalıp, taraflar arasındaki temel ilişkinin hizmet akdinden kaynaklanıp, uygulanacak hükümlerin de hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler olduğu, uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanunu'nda öngörülen hususlardan da doğmadığı ve davacının alacaklarının BK hükümlerine göre tespiti gerektiği gözönüne alındığında davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerektiği-
Davacının, davalı şirkete ait gemide gemi adamı olarak çalıştığını iddia ederek davalıdan alacağının tahsili için iş bu davayı açtığından, geminin yabancı bayrak taşıdığından D. İş Kanunu hükümlerinin uygulanamayıp, davacının talebi hakkında uyuşmazlığın genel hükümlere göre çözümleneceği anlaşıldığından uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği-
Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı arasında avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığını, davalı avukatın sözleşme kapsamında takip ettiği dava ve icra dosyalarından tahsil ettiği paraları davacı vekil edene ödemediğini, vekalet sözleşmesinin gerektirdiği özen borcunu yerine getirmediğini, bu sebeple haklı olarak azledildiğini, müvekkili şirketin adı geçen avukatın 58.925,59.-TL cezai şart alacağı, 2.604,50.-TL tahsilat alacağı, 1.042,48.-TL avans alacağı ve 2.410,24.-TL dosyalara işlenmeyen alacağının bulunduğunu, ancak, şimdilik bunun 1.000,00.-TL'sinin talep edildiğini, bu sebeple müvekkilinin fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000,00.-TL alacağının akdi faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istediği davada; taraflar arasında vekalet sözleşmesinin mevcut olduğu ve dava tarihi itibariyle vekalet sözleşmesinin 4077 Sayılı Kanun'un kapsamında bulunmadığı; ayrıca davacının şirket, davalının ise mesleki amaçla hareket eden avukat olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülerek çözümlenmesi gerektiği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşıklığı ve üst düzey teknoloji gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncalarının gözardı edilmemesi ve uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, davacı yüklenici tacir olup, arsa sahibi davalıların tacir olmadığı, buna göre davanın 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesi uyarınca, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) olmadığı, aynı maddede TBK'nın 470. vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı ve buna göre Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğunu kabulünün doğru olmadığı- HMK. mad. 115/2 uyarınca, mahkemece, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verileceği- Mahkemece, HMK. mad. 114/1-c madde gereğince, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörülmeyen HUMK. mad. 7. ve 27 hükümlerine uygun olarak gerekçede "görevsizlik" kararı, hüküm fıkrasında "mahkememizin görevsizliğine" ibarelerine yer verilmesi ve yetki ile ilgili herhangi bir tartışma ve değerlendirme yapılmamış olmasına ve esasen yetki hususunun görevli mahkemece karara bağlanması gerekmesine rağmen gerekçede ve hüküm fıkrasında "yetkili" ibarelerine yer verilmesinin, HMK. mad. 21/1-c maddesi hükmü uyarınca, mahkemece verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi halinde yargı yeri belirlenmesi gerektiği halde bu şart belirtilmeksizin görev uyuşmazlığı bakımından dosyanın Yargıtay'ın ilgili hukuk dairesine gönderilmesine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Orman niteliğiyle tespit edilen parsel kaydının iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkin davada Kadastro Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlendiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor