Davalı şirketin kuruluş adresinin sonradan değiştirildiği de gözetildiğinde, şirketlerin adreslerinin aynı olmadığı, ortaklık yapılarının ve yönetim kurulları ile temsilcilerinin farklı olduğu, hisse devirleri ve muvazaalı işlemlerin tespit edilemediği, davalı şirketin davalı borçlu şirketin aldığı ihaleyi devam ettirmediği, sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanamadığı anlaşıldığından davalı şirketin yönünden de davanın reddi gerektiği-
Somut olayda genel haciz yolu ile ilâmsız icra takibinde alacaklı takip talebinde borçlu olarak gösterilen adi ortaklık yanında davalı ...'in ismi de belirtilmiş olup diğer ortak olan ... ...'den de "ortağı" ifadesiyle bahsedildiği; davalı ... ... de her iki ödeme emrinin tebliğine itiraz ederek husumetin kendisine yöneltildiğini kabul ettiğinden tirazın iptali davasında da adi ortaklığın tüm ortaklarının yargılamaya katılımları sağlandığına göre husumetin adi ortaklığın her iki ortağına da yöneltildiği kabul edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Davacı veya davalı sıfatının olmadığı belirlenirse, artık uyuşmazlığın esastan çözülmesine geçilmeden, davanın sıfat yokluğundan reddi gerektiği- Davacının murisine 775 sayılı Gecekondu Kanunu hükümleri uyarınca Samsun Belediye Encümeni tarafından tahsis işlemi yapılmış olduğundan, davanın bu davalıya karşı açılması gerektiği- Davalı Çevre ve Şehircilik Bakanlığının eldeki davada davalı sıfatı (pasif husumet ehliyeti) bulunmadığından bu davalı hakkındaki davanın sıfat yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerektiği-
Şirketler arasındaki organik bağın bulunduğunun ispatının tüzel kişilik perdesinin kaldırılması hususunda tek başına yeterli olmadığı- Perdenin aralanması teorisinin gerçekleşebilmesi için, tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâlleri olması gerektiği- Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidildiği-
6102 sayılı TTK'nun 124. maddesine göre; limited şirketlerin sermaye şirketi olduğu, aynı Kanunun 125. maddesinde; ticaret şirketlerinin tüzel kişiliği haiz olup, Türk Medenî Kanunu'nun 48. maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilecekleri ve borçları üstlenebilecekleri, aynı Kanunun 128. maddesinde ise; her ortağın usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı, şirkete karşı borçlu olduğunun hükme bağlandığı-
Temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddinin gerektiği-
Sonradan kurulan davalı şirketin, asıl borçlu davalı şirketin aktif değerleri ile aynı sektörde faaliyetine devam ettiği, asıl borçlu şirketin ise gayri faal ve borçlarını ödeyemez durumda olduğu ve bu itibarla yeni kurulan davalı şirket ile asıl borçlu şirket arasında organik bağın ötesinde gerek yönetimsel, gerekse mal varlığı açısından iktisadi bütünlük olup birbirinin devamı mahiyetinde oldukları gözetildiğinde, sonradan kurulan davalı şirketin asıl borçlu davalı şirketin alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla ve kötü niyetle kurulduğunun kabulü gerektiği- Tüzel kişilik perdesinin çapraz olarak aralanması koşullarının oluşması halinde, artık hukuki bakımdan mevcut olan duruma göre değil de, fiili duruma göre karar verilmesi gerektiği ve bu durumda davalı şirketlerin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu yolundaki savunmaların hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağı, bu itibarla asıl borçlu davalı şirketin, davacı bankaya olan borcundan dolayı diğer davalı şirketin de sorumlu olduğu-
Köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına ait olduğu, köy muhtarının hukukî bir engelinin çıkması durumunda bu yetki köy derneğinin seçeceği temsilcinin de bu yetkiyi kullanabileceği- Davaya konu taşınmaz Büyükşehir sınırları içerisinde olması sebebiyle, mahkemece davaya hem ilçe belediyesi hem de büyükşehir belediyesinin dahil edilerek görülmesi gerektiği-
Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemi- Tescil davasının, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılacağı belirtilmiş olmasına karşın, mahkemece çekişmeli taşınmazın sınırları içinde bulunduğu büyükşehir belediye başkanlığı dahil edilmeden hüküm kurulmasının usûl ve kanuna aykırı olduğu-
Borçlunun davacı yanında maaşlı olarak çalıştığı ancak, haciz tarihinden önce işten ayrıldığı, işyeri açma belgesi, vergi levhası ve davalının işten ayrıldığına dair belge ile haciz yapılan yerin davacı Kooperatifin faaliyet merkezi olduğunun gösterilmesine rağmen hacze devam edildiği; davacının istihkak iddiasının da kabul edilmesi sebebiyle haczin haksız olduğunun sabit olduğu, haksız haciz nedeniyle davacının ticari itibarının zedelendiği gerekçesiyle manevi tazminata hükmedildiği-