Davacı Kurum'un, davalının eşine yapılan ödemelerin yersiz olduğu ve bu ödemelerden davalının da sorumlu olduğu gerekçesiyle haksız fiil hükümlerine göre zararın tahsilini talep ettiği davada, 5510 sayılı Kanun’un 56/son ve 96. maddesi, yapılan yersiz ödemelerin hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı almak amacıyla boşanan eşten geri alınmasını düzenlemekte olup, davacı kurum ile davalı arasında sigortalılık ilişkisi bulunmadığından ve davalının eski eşi ile Kurum arasında sigortalılık ilişkisinin kurulması, davalıya 5510 sayılı Kanun’un 56. maddesi bağlamında herhangi bir sigortalılık statüsü kazandırmadığından iş mahkemelerinin görev konusuna giren bir ihtilaf bulunmadığı, uyuşmazlığın haksız fiile ilişkin hükümlere göre değerlendirilmesi gerektiği, davanın iş mahkemesinde değil genel mahkemede görülmesi gerektiği-
Yetim aylığının bağlanması ve iptali işlemleri, 5510 s. Kanun’un yürürlük tarihinden sonra gerçekleşmiş olduğundan bu Kanunun Geçici 1 ve 4. maddelerinin somut uyuşmazlıkta tartışma yerinin bulunmadığı- Kurumun, davacıya bağlanan ölüm aylığının iptali ve ödenenlerin iadesine yönelik işleminin 5510 sayılı Kanun’un 56/son maddesine uygun olup olmadığı ve birlikte yaşama olgusunun yöntemince araştırılıp tespiti gerektiği-
5754 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce, iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanun’a göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun tesis edeceği işlem ve yapacağı muameleler idari işlem niteliğini korumaya devam edeceğinden bunlara ilişkin ihtilaflarda idari yargının görevli olmaya devam edeceği- 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce iştirakçi sıfatıyla çalışmakta olan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile emekli sıfatıyla 5434 sayılı Kanuna göre emekli, dul ve yetim aylığı almakta olanlar ve ayrıca memurlar ve diğer kamu görevlilerinden ileride emekliliğe hak kazanacaklar yönünden Sosyal Güvenlik Kurumunca tesis edilen işlem ve yapacağı muamelelerin “idari işlem” ve “idari eylem” niteliğini korumaya devam edeceği, dolayısıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2/1-a maddesinde belirtilen idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları kapsamında bulunan, emekli kamu personeli olan davacı tarafından açılan davanın, görüm ve çözümünün idari yargı yerinde görüleceği, 5510 sayılı bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra memur ve diğer kamu görevlisi olarak çalışmaya başlayanların ise 5510 sayılı Kanunun 4/c maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine tabi sigortalı sayılacağı ve haklarında 5434 sayılı Kanunun değil 5510 sayılı Kanunun öngördüğü kural ve esasların uygulanacağı dolayısıyla ihtilafların da adli yargı yerinde çözümleneceği- Uyuşmazlığın çözümünün idari yargının görev alanına girmesi halinde, HMK. mad. 114/1-b uyarınca, dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
5434 sayılı Kanun kapsamında emekli aylığı bağlanması için işlemleri yapılan davacı gerekli şartları taşımadığının bildirilmesi üzerine tekrar 2010 yılında Kredi Yurtlar Kurumunda güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başladığı, bir süre daha çalıştıktan sonra davacıya 2011 tarihinde emekli aylığı bağlandığı, bu arada davacının lehine karar verilen hizmet tespiti davasının 2012'de kesinleştiği, emekliye sevk işlemlerinin yapıldığı 20.03.2009 tarihinde şartları taşıdığından bahisle işten ayrıldığı 20.04.2009 tarihi ile yeniden işe başladığı 15.03.2010 tarihleri arasında davalı Kurumun hatası nedeniyle maaş alamadığı iddiasıyla ödenmeyen aylıkların faiziyle ödenmesi için işbu davanın açıldığı anlaşıldığından, 5510 sayılı Kanunun geçici 4'üncü maddesi gözetildiğinde taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın çözümünde 506 veya 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmadığı, bu tür davaların idari yargının görev alanı içerisinde yer aldığı- Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurularak, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken
Bağ-Kur sigortalılığına gerek olmaksızın başvuru tarihinden itibaren SSK'dan yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesinin istendiği davada, davacının SSK'lı çalışmaları tek başına aylık bağlanmasına yetmediğinden, 2829 sayılı Yasa uyarınca tüm hizmetleri birleştirilerek sonuca gidilmesi gerekirken, yalnızca iki sigortalılıkta geçen çalışmalarının birleştirilmesinin isabetsiz olacağı-
Davacının davalı Kurum'a borçlu olmadığının tespiti istemi-
Özel sağlık kuruluşunda yapılan tedavi giderinin tahsili istemi- 5434 s. Kanun kapsamında emekli aylığı almakta olan davacının, 5510 s. K. mad. geçici 4'de değişiklik getiren 5754 s. Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce mevcut statüsünde bulunduğu göz önünde bulundurularak HM. mad. 114/1-b uyarınca dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
5510 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden önce TBMM Başkanı olarak görev yapan ve 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu iştirakçisi olarak emekli olan davacı yönünden, 5510 sayılı Kanun'un Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık ve TBMM üyeliği görevinde bulunanların aylıklarını düzenleyen 43. maddesinin uygulanmayacağı-
Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağı gibi, hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı ilkesi de birlikte gözetilmek suretiyle, 5510 sayılı Kanun'un 56. maddesi açısından 01.10.2008 tarihinden önce hakkın kazanıldığı durumlarda, anılan yasal düzenleme öncesinde, ilgililer her ne amaçla boşanmış olursa olsun, fiili birlikteliklerini 5510 sayılı Kanun'la getirilen yeni düzenleme sonrasında da sürdürdüklerinin veya sözkonusu düzenlemeden itibaren anılan tür ve nitelikte bir beraberliğe başladıklarının kanıtlanması durumunda, anılan 2. madde kapsamında hakkın kötüye kullanımının varlığı kabul edilerek ilgililere gelir veya aylık tahsisi yapılmaması, bağlanan gelir veya aylığın kesilmesi gerekeceği, bu tür uyuşmazlıkların çözümünde iş mahkemelerinin görevli olduğu-
Davacıya, boşanma kararının verildiği 05.04.2007 tarihinden sonra, 01.05.2007 tarihinden başlamak üzere 506 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yetim aylığı bağlandığı, Kurum yoklama memurlarının davacıya ait adreste yaptıkları tespit üzerine düzenledikleri rapor doğrultusunda, davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesiyle bağlanan ölüm aylığının kesildiği ve 01.10.2008 den itibaren ödenen aylıkların yersiz ödeme olduğundan bahisle faizi ile iadesinin talep edildiği anlaşıldığından; mahkemece işin esasına girilerek, birlikte yaşama olgusu yöntemince araştırılmak suretiyle, Kurumun davacıya bağlanan ölüm aylığının iptali ile ödenenlerin iadesine yönelik işleminin 5510 sayılı Kanunun 56/son maddesine uygun olup olmadığının tespiti gerekeceği-