Mirasbırakan, 03.07.1916 tarihinde öldüğüne göre mülkte feraiz hükümlerinin, arazide ise 06.03.1912 ile 04.10.1926 tarihleri arasındaki ölümlerde 21.02.1328 tarihli İkinci Tevsii İntikal Nizamnamesi hükümlerinin uygulanması, mirasçılardan 743 sayılı TKM ve 4271 sayılı TMK'nun yürürlüğünden sonra ölenler olduğu takdirde, mülk ve arazi ayrıt edilmeksizin medeni kanun hükümlerinin uygulanması bu suretle mirasçıların paylarının belirlenmesi gerekeceği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kalkan 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 517. maddesi hükmünde mirasın ölümle açılacağı, 439. maddesinde birinci derecede mirasçıların müteveffanın füruu olduğu, 444. maddesinde sağ kalan eşin miras bırakanın füruu ile birlikte mirasçı olması halinde mirasın dörtte birini alacağı-
Davalı mirasçı olmayıp, sorumluluğunu gerektirir bir iddia sözkonusu olmadığından ve ayrıca sözleşmenin düzenlendiği tarihin çok öncesinden beri kaçak kat olduğu anlaşılan 4. kata ilişkin olarak yasal şikayet hakkını kullanmış olması sebebiyle, aleyhine tazminat sorumluluğunu gerektirmeyeceği-
Tarafların hür iradeleri ile yaptıkları taksim sözleşmesi tarafları bağlayacak olup, bu sözleşmenin hata, hile ve ikrah iddiasıyla genel kurallar çerçevesinde iptali istenebileceği; ancak somut olayda; davacının okuma yazma bilmediğinden bahisle kandırıldığı iddialarının hukuki dayanığının bulunmadığı, iradesini fesada uğratan herhangi bir hukuki sebebin de gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Kök miras bırakanın terekesinin paylaşımı kanıtlanamaz ise, miras şirketine dahil olan bir gayrimenkuldeki payın üçüncü kişilere satılmış olmasının hukuki sonuç doğurmayacağı ve bu nedenle miras payları ile sınırlı olarak iştirak halinde mülkiyet şeklinde davanın çözümlenmesi ve mirasçılar adına tescile karar verilmesi gerekeceği–
Yöntemine uygun bir paylaşmanın varlığından söz edilebilmesi için, miras bırakanın ölüm gününden sonra tüm mirasçıların bir araya gelip terekeyi kendi aralarında pay etmelerinin ve her bir mirasçının kendi payına düşeni aldıktan sonra terekedeki diğer miras haklarından vazgeçmesinin gerekeceği -Kadastro tutanağının aksi kanıtlanması gereken belge niteliğinde olmadığı, tesbite karşı itiraz edilmekle ya da dava açılmakla tesbit tutanağının kendiliğinden hükümsüz kalacağı, paylaşma ya da pay bağışı olgusunun davalı tarafça kanıtlanması gerekeceği- Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğunun ve mirasçılarının tesbit edilemediği durumlarda ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahıs adına tescile karar verilebileceği–
Mirasçılar arasında geçerli bir taksim yapılmamış olması halinde, miras bırakandan kalan taşınmazın, payları oranında tüm mirasçılar adına tescili gerekeceği -
Miras bırakandan kalan menkul malları satan mirasçıya karşı, di-ğer mirasçılar tarafından «satılan menkul malların bedelinin taksimi için dava açılamayacağı -