Ödünç sözleşmesinden kaynaklanan davada, dairenin kaldırma kararındaki usul eksikliklerinin tamamlandığı belirtildikten sonra önceki karar doğrultusunda karar verildiği şeklindeki gerekçeyle davanın kabulüne karar verildiği, oysaki ilk derece mahkemesinin önceki kararının, dairenin kaldırma kararı ile ortadan kalktığı, ortada olmayan bir gerekçeye atıf yapılarak karar verilmesinin anayasa ve kanun maddelerine açıkça aykırı olduğu- Dairenin kaldırma kararındaki usul eksikliklerini tamamlayan ilk derece mahkemesinin önceki kararı ile bağlı olmaksızın davacının tamamen ıslah ettiği davasındaki iddiaları ile davanın tamamen ıslahı üzerine davalı tarafça verilen cevap dilekçesindeki savunma ve def'ileri (zamanaşımı) hakkında dosyaya sunulan tüm delilleri de değerlendirilerek denetime elverişli uygun bir gerekçe yazmadığı, kararın bu haliyle gerekçesiz olduğu-
Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılmasının yeterli olmadığı; anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerektiği- Kiracının bildirdiği tahliye tarihinin kiralayan tarafından kabul edilmemesi; başka bir ifadeyle, tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde; kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğünün, kiracıya ait olduğu- Mahkemece, emanet tutanağının, kiraya verene tebliğ edildiği tarih tespit edilerek, kiracının bu tarihe kadar olan kira alacağından sorumlu olacağı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde anahtarın kiraya veren tarafından noterden teslim alındığı 14/02/2017 tarihinin tahliye tarihi olarak kabulünün doğru görülmediği- Dava konusu edilmeyen söz konusu talebin ıslah dilekçesiyle eklenmesinin mümkün olmadığı gözetilmeden makul süre kira alacağının hüküm altına alınmış olmasının, usul ve kanuna aykırı olduğu- Kiracının sözleşme sınırları içinde kiralanandan yararlanması sonucu meydana gelen yıpranma ve bozulmalardan sorumlu olmadığı- Kullanma sonucunda oluşan hasar bedelinden gerekirse kullanım süresiyle orantılı yıpranma bedeli de düşülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
HMK. m. 180'den hareketle, her ne kadar davacı tarafça başvuru harcı yatırılmadığı gerekçesiyle ıslahın geçersiz olduğu iddia edilse de, yargılama harçları dava açılırken yatırıldığından ıslah ile ayrıca başvurma harcı yatırılmasına gerek olmadığı-
Davacı vekilince verilen ıslah dilekçesi ile davanın talep kısmı değiştirildiğinden davanın tamamen ıslah edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda, bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi verilmesinin zorunlu olduğu- Ancak davacının bir haftalık sürenin geçmesine rağmen davanın tamamen ıslah edilmesi için yeni dava dilekçesini vermediği bu halde, davacının ıslah hakkını kullanmış sayması ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilmesi ve taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Kira bedelinin tespiti davalarında fazlaya ilişkin haklar saklı tutulamayacağı ve saklı tutulan bu hakla ilgili olarak ıslah talebinde bulunulamayacağı-
Davanın açılmasından sonra gerçekleşen vakıalar, ıslah yoluyla davaya dahil edilebilir mi?
Davacının menfi tespit davasını birbiriyle çelişmemek üzere birden fazla nedene dayandırabileceği- Islahın, tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği- "Kesinleşen takibe konu bononun işe girişte verilen bono olduğu (bedelsiz olduğu)" iddiasına dayanan davacının ıslah dilekçesi ile "bononun aslını yeni gördüğünü, daha önce görülmüş olan bono suretleri üzerindeki imzanın müvekkilinin imzasına benzediğini, işe girilirken verilen bono olduğunu düşünerek imzaya itiraz etmediğini" ileri sürmek suretiyle menfi tespit istemine ilişkin davasını "imza inkârına" dayalı olarak ıslah etmesi karşısında, mahkeme "ıslah talebinin kötüniyetli olduğunu" kabul etmişse de, bu konuda davalının soyut beyanı dışında bir delil bulunmadığından ve icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında icra takibinin durdurulmasına karar verilmesi olanaklı olmadığından, ıslahın bu hâli ile yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığının kabulü ile davacı tarafın ıslah dilekçesi üzerinde yeterince durulup bu yönde inceleme ve araştırma yapılması gerektiği-
Süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı itirazının geçerli sayılabilmesi için; davacının açıkça muvafakat etmesi gerektiği- Dava kısmi dava olup; davacının davasını ıslah ettiği, davalı tarafından zamanaşımı def'i ileri sürüldüğü, süresi içerisinde ileri sürülen zamanaşımı def'inin ıslaha karşı zamanaşımı def'i olduğu kabul edilmek suretiyle; davacının hak kazandığı alacaklarının miktarının yöntemine uygun biçimde ileri sürülen ıslaha karşı zamanaşımı def'i değerlendirilerek belirlenmesi gerektiği-
Davacı vekilin, daha önce sunduğu ıslah harçlı bedel artırım dilekçesinin açıklaması mahiyetinde olduğu ve açılan davadaki taleplerinin yanında dava dilekçesinde dile getirilmeyen bir alacak kaleminin de hükme bağlanmasını istemiş olması karşısında, kazanç kaybına ilişkin bu yeni istemin dava açma prosedürüne ilişkin usuli şartları taşımaması nedeniyle ek dava olarak da değerlendirilemeyeceğinden, davacının kazanç kaybına ilişkin alacak isteminin reddine karar verilmesi gerektiği- Dava dilekçesinde talep edilmeyen zarar kalemlerinin ıslah dilekçesi ile sonradan istenmesi mümkün olmadığı- Kazanç kaybına ilişkin yapılacak tespitlerin, pert olan davacı aracı ile aynı nitelikteki bir aracın yeniden satın alınması için gerekli olan makul sürenin ne olduğu konusunda net bir süre belirlenmesi, belirlenen süredeki kazanç kaybı hesabında esas alınacak maliyet bedellerinin, davacının ticari defter ve kayıtları ile muhasebe kayıtları incelenmek suretiyle net olarak saptanması, belirlenen bu maliyet bedelinin mahrum kalınan sürede aracın elde edeceği gelir olarak saptanan bedelden düşülmesi suretiyle, davacının talep edebileceği net kazanç kaybı hesabı yapılması konusunda bilirkişi raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile, açılan davadaki taleplerinin yanında dava dilekçesinde dile getirilmeyen bir alacak kaleminin de hükme bağlanmasını istemiş olması karşısında, hasara bağlı olarak oluşan zarara ilişkin bu yeni istemin HMK. mad. 119 vd. maddelerinde düzenlenen dava açma prosedürüne ilişkin usuli şartları taşımaması nedeniyle ek dava olarak da değerlendirilemeyeceği ve bu halde aracın pert-gizli ayıplı satılmasına bağlı olarak araçta oluşan hasarlara bağlı zarara dair alacak isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor