Bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak hüküm mahkemesi sıfatıyla yeniden esas hakkında hüküm kurulmakla ilk derece mahkemesi kararının hukukî varlığını kaybetmiş olduğu- Bölge adliye mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına uyulmakla yapılan yargılama ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi mahiyetinde olmadığı ve Özel Daire bozma ilamına uyan bölge adliye mahkemesince uyulan bozma kararı doğrultusunda uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli hüküm kurulması gerekirken, hayatiyetini kaybetmiş ilk derece mahkemesi kararı ile ilgili istinaf incelemesi yapılarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Aşçı olarak davalı Holding bünyesinde çalışan davacının yaptığı işin niteliği dikkate alındığında, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı, diğer davalıların Holdinge bağlı şirketlerden biri olduğu, davalılar arasında organik bağ bulunduğu, davacıyla imzalanan, davacının tespit edilen çalışma dönemi için geçerli Rusya bireysel iş sözleşmesinde, davacının Moskovada aşçı olarak çalışacağı, tarafların iş ilişkisindeki hak ve yükümlüklerine ilişkin maddelerde çalışılan ülke mevzuatının uygulanacağının ve anlaşmazlık durumlarında uygulanacak mevzuata ilişkin ihtilaf durumunda çalışılan ülkenin idari ve adli makamlarının yetkili olduğunun ifade edildiği, bu suretle tarafların bir hukuk seçimi anlaşması yaptıkları, davacının davalılara ait Rusya’da bulunan iş yerlerinde çalışılmış olduğu ve mutad iş yerinin de işçinin işini fiilen yaptığı yer olan Rusya olduğu- MÖHUK 27/1 hükmü kapsamında taraflar arasında bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan uyuşmazlık hakkında Rusya Hukuku’nun uygulanması gerektiği- "Taraflar arasındaki ihtilafta yabancı hukukun uygulanmasının, işverenin, kendi ülkesinin bir vatandaşı olan işçiye, hiçbir bilgi sahibi olmadığı, kimi zaman varlığı dahi müphem, yabancı bir hukuku uygulamayı dayatmasına yol açacak nitelikte olduğu- Sözleşmenin bu hükmü, TBK 20 ve 25 uyarınca, sözleşme özgürlüğünde bulunması gerekli güç dengesini bir taraf aleyhine bozduğu için sözleşme özgürlüğüne müdahale ile sözleşme adaletinin sağlanması gerektiği ve taraflar arasında Türk Hukuku uygulanması gerektiği" şeklindeki karşı görüşün ise kabul edilmediği-
Kıdem ve ihbar tazminatı gibi alacak kalemleri bakımından yabancı hukukun uygulanmasının kamu düzenini ihlâl etmeyeceği-
Taraflar arasında yapılan iş sözleşmesinde açıkça bu sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklara Rusya Federasyonu Kanunlarının uygulanacağının ifade edildiği- Buna göre, iş sözleşmesi ile tarafların bir hukuk seçimi anlaşması yaptıklarının açık olduğu- Davacının, dava konusu alacakların ait olduğu çalışma döneminde, davalıya ait Rusya’da bulunan işyerinde çalışmış olup, bu durumda mutad işyerinin de işçinin işini fiilen yaptığı yer olan Rusya olduğunun sabit olduğu- Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 27/1. hükmü kapsamında taraflar arasında bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan, uyuşmazlık hakkında Rusya Federasyonu Hukuku’nun uygulanması gerektiği- Hal böyle olunca, gerekirse Rusya Federasyonu Hukuku’nda uzman bir bilirkişiden de rapor alınmak suretiyle, dava konusu uyuşmazlık bakımından değerlendirme yapılması ve dosya kapsamındaki delil durumu birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İhtaratlı tebligat sonrasında Suriye hukukuna ilişkin taraflarca bilgi verilmemesi neticesinde Türk hukukunun uygulanmasının hatalı olduğu- Yabancı hukukun muhteviyatının tespiti konusunda gerekli olduğunda ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından araştırma yapılmaksızın Türk hukukunun uygulanması isabetsiz olduğu-
Taraflar İngiliz vatandaşı olduklarına göre boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümlerinde yetkili hukukun müşterek milli hukukları olan İngiliz hukuku olduğu, tarafların Türk hukukunu uygulanmasını talep ettikleri gerekçesiyle Türk hukukunun uygulanarak hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığı-
Takip dayanağı senedin yabancı dilde düzenlendiği anlaşıldığından, mahkemece, takip dayanağı bononun yabancı dilde düzenlendiği dikkate alınarak, söz konusu belgenin düzenlendiği İngilizceyi ve ülke hukukunu inceleyebilecek yeterlilikte, özellikle üniversitelerin ticaret ve kambiyo hukuk dalından seçilecek hukukçu bilirkişiye inceleme yaptırılmak suretiyle, takip dayanağı belgenin kambiyo senedi vasfında olup olmadığının, takip alacaklısının takip hakkının bulunup bulunmadığının, söz konusu belge bono niteliğinde ise borçlunun sorumluluğunun bulunup bulunmadığının tesbiti yönünde rapor aldırılarak, oluşacak sonuca göre şikayetin karara bağlanması gerektiği-
Hakimin, Türk kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygulayacağı (5718 s. K. mad. 2/1)- Hollanda’da düzenlendiği anlaşılan takibe konu senedin, Hollanda hukukuna göre bono vasfında olup olmadığının araştırılarak sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece, senedin Türk hukukuna göre bono vasfında olmadığı değerlendirilerek hüküm tesisinin isabetsiz olacağı-
Hakimin, Türk Kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re'sen uygulayacağı, yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyebileceği, Yabancı Hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde Türk Hukuku'nun uygulanması gerekeceği-
Hakimin, Türk kanunlar ihtilâfı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygulayacağı, şikâyetçi vekili itirazını, şikâyet olunanın dayandığı belgenin, deniz ödüncü senedi niteliğinde olmadığı iddiasına dayandırmış olduğundan, mahkemece, anılan yasal düzenleme çerçevesinde inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken, dayanak belgenin TTK. hükümleri uyarınca deniz ödüncü senedi sayılmayacağı ve rehin hakkı bahşetmeyeceği yönündeki raporun hükme esas alınması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
  • 1
  • 2
  • 3
  • kayıt gösteriliyor