Dava konusu bonoyu davacı ve davalı borçlu sıfatı ile birlikte imza etmişlerdir. TTK.’ nun 690 ve 636. maddeleri gereğince senette yazılı borçtan taraflar müteselsilen sorumludurlar. BK.’ nun 146. maddesinde “...müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyattan birbirine müsavi birer hisseyi üzerine almaya mecburdurlar ve hisseden fazla tediyata bulunan fazla ile diğerlerine rücu hakkına haizdir...” hükmü yer almıştır. Alacaklı dava dışı kişinin imzaladığı ibraname gözetildiğinde davacının takipten önce ve sonra ödeme yaptığı tespit edildiğine göre müteselsil borçlu davalının ½ oranında sorumlu olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Çekin süresinde bankaya ibrazı, karşılığı bulunmaması halinde yasa gereğince bankanın sorumlu olduğu asgari miktarın ödenmesi talebini de içereceği; bankanın çekteki keşideci imzasını kontrol etme yükümlülüğü bulunmakta olup, çekin sıhhati bakımından mahkemece çekteki imzanın keşideciye ait olup olmadığı hususunda araştırma yapılarak, bankanın sorumluluğu yönünden oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Kiracı bir yıl süreli sözleşmeyle oturduğu taşınmazı(haklı bir neden olmaksızın) süresinin bitiminden önce tahliye ederse dönem sonuna kadar olan kiradan sorumludur. Kiracı, kira bedelinin miktarı tanıkla ispat yasağı sınırının üstünde olduğundan kiralananı söylediği gün boşaltıp anahtarını yöneticiye teslim ettiğini tanıkla kanıtlayamaz. Anahtarın kiralayana dönem sonunu 3 ay geçe teslim edildiği tartışmasız olup, kiracı dönem sonuna kadarki kiradan sorumlu ise de; BK.’ nun 98/2. maddesi göndermesiyle aynı yasanın 44. maddesi uyarınca kiralayanın da zararın artmasına neden olmaması gerekir. Bu sebeple mahkemece bilirkişi, incelemesi yaptırılarak kiralananın ne kadar sürede kiraya verilebileceği saptanarak kiralayanın alacağının belirlenmesi gerekeceği-
Takibe konu borcun itirazdan sonra kısmen ödendiği durumlarda; ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından da itirazın iptali davasında itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından da itirazının iptalinin istenilmesinde hukuki yarar olmadığından borç miktarının takip tarihindeki değil, itirazın iptali davasının açıldığı tarihteki duruma göre belirlenmesinin gerekeceği-
İİK.nun 50.maddesine göre para veya teminat borcu için takip hususunda HUMK.nun yetkiye dayalı hükümleri kıyasen uygulanıp taraflar arasındaki uyuşmazlık satış sözleşmesi sonucu düzenlenen faturada belirtilen alacağın tahsili isteminden kaynaklanmaktadır; davalı tarafça sözleşme ilişkisi inkar edilmediğinden BK.nun 73. maddesi (şimdi; TBK. mad. 89) gereğince davacı alacaklının ikametgahının bulunduğu yer icra dairesinde başlatılan icra takibinin geçerli bir takip olduğu gözetilmeden yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilemeyeceği-
Taraflar arasında iş bedeli kararlaştırılmamış ise, iş bedelinin, işin yapıldığı zamanki serbest piyasa rayiçlerine göre, bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemece saptanması gerekeceği; alacak miktarı yargılamayı gerektirdiğinden, inkâr tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-
İİK. m. 67 uyarınca açılmış bulunan itirazın iptali davasının, yanlar arasındaki çekişmenin giderilmesi de davacının faturaların geç ödenmesi sebebiyle kur farkı isteyip istemeyeceği noktasında toplandığı, mahkemece çekişmenin mahiyetinde yanılgıya düşülerek, uyuşmazlığın vade farkı ile ilgili olduğunun kabulüyle vade farkı ile ilgili bulunan 27.06.2003 tarih, 2001/1 esas, 2003/1 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’na istinaden davanın reddine karar verilmesinin doğru bulunmadığı-
Dava konusu çekin zaman aşımına uğradığı anlaşılmaktadır. Bu durumda kambiyo hukukundan doğan haklar yitirilmiş olur. Böyle bir belgeye dayanan taraf ile diğer taraf arasında temel ilişki bulunması halinde belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabulü gerekir. Bu halde, alacaklı alacağını tanık dâhil her türlü delille kanıtlayabilir. TTK.’ nun 644. maddesine dayanılması taraflar arasında temel ilişki bulunmaması halinde mümkündür. Somut olayda taraflar arasında temel ilişki bulunduğu mahkemece de kabul edildiğine göre takip ve dava konusu zamanaşımına uğramış çeklerin yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirileceği ve alacağın varlığını ispat etme külfetinin davacı yanda olduğu düşünülmeden, ispat külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Bir alacağa temerrüt faizi yürütülebilmesi için muaccel olması yeterli olmayıp ayrıca karşı tarafın temerrüde düşürülmesi gerekeceği-
Dava, satın alınan araçtaki gizli ayıp nedeniyle tazminat talebine ilişkindir. Tüketici, bir mal ve hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen veya yararlanan gerçek veya tüzel kişidir. Ticari işletme için alınan araçtaki ayıp nedeniyle açılan tazminat davasında tüketici mahkemesi görevli değildir. Yerel mahkemenin aksi kanaat ile görevsizlik kararı vermesi bozma gerekir-