Davalıya çıkartılan kat ihtarı tebliğ edilememiş ve davalı takiple birlikte temerrüde düşmüş olduğundan, banka alacağına hesabın kat tarihi ile temerrüt tarihi arasında akdi faiz yürütülerek takip tarihi itibarıyla oluşan banka alacağı bilirkişiden alınacak ek rapor ile belirlenerek, bu miktara takip tarihinden itibaren temerrüt faizi uygulanacak şekilde hüküm kurulması gerekirken, mahkemece, bu yön gözetilmeden eksik alacağa hükmedilmesinin, hükmün bozulmasını gerektireceği-
İcra inkar tazminatının, hakkındaki icra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırım olduğu, bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likit olmasının da zorunlu olacağı, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olmasının ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesinin veya bilinmesinin gerekmekte olmasının; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunmasının; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tesbit edebilir durumda olmasının gerekeceği, gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Mahkemece, “toplanan delilere ve bilirkişi raporuna göre, çek bedelinin ödeme emrinin tebliğinden önce davalı tarafça cirantanın banka hesabına yatırıldığı, davalı borçlunun icra takibinden itibaren işleyecek gecikme bedelinden sorumlu olacağı” gerekçesiyle, “asıl alacak yönünden davanın reddine işlemiş faiz yönünden itirazın iptali ile takibin devamına” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece, toplanan delilere ve bilirkişi raporuna göre, takibe konu faturanın tarafların usulüne uygun tutulan ve kesin delil niteliğinde olan defterlerinde kayıtlı olduğu, sözleşme gereğince davacının davalıya hizmet verdiği ve karşılığını talep etmeye hakkı olduğu, faturaya süresi içerisinde itiraz edilmediği, davalının eylemli olarak sözleşmeyi kabul ettiği, sözleşmeye göre mahkemenin ve icra dairesinin yetkili olduğu gerekçesiyle, davalının yetki itirazının reddine, asıl alacak üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına, takipten sonra değişen oranlarda reeskont faizi uygulanmasına, davalının %40 tazminattan sorumluluğuna karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Asıl borçlu davalı şirketin iflas ettiği anlaşılmaktadır. İİK.’nun 194/1. maddesi uyarınca ‘’acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplantısından 10 gün sonra devam olunabilir’’, Mahkemece iflas eden asıl borçlu yönünden anılan yasa hükmü uyarınca işlem yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir-
Dava, davalı yanca müşteri çeki ile ödenen mal bedelinin çekin kaybolması nedeniyle davacının temel ilişkiye dayalı olarak alacağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Bu durumda öncelikle çekle yapılan ödemede çekin zayi halinde hangi koşullar ile temel ilişkiye dayalı alacağın talep edilebileceğinin incelenmesi gerekeceği-
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; kararın dayandığı delilere gerektirici sebeplere ve özellikle sözleşmede kefil için ayrı bir sorumluluk miktarı(kefalet limiti) gösterilmemiş ise de, kredi limitinin kefalet limiti olarak kabulünde, İİK’ nun 45. maddesindeki düzenlemenin kredi borcunun teminatı için ipotek veren kefil için uygulanamayacağının kabulünde ve kefilin takipten önce temerrüde düşürülmediği gözetilerek, takip tarihinden itibaren işleyecek faiz ile sorumlu tutulmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davalı taraf, taraflar arasındaki akdi ilişkiyi kabul etmiştir. Bu durumda, ihtilafın para borcunu içerdiği ve BK.’ nun 89/1 ve HMK’ nun 10. maddesi hükmü gereğince alacaklı davacının ikametgâhı icra dairesi ve mahkemelerinin de yetkili olduğu gözden kaçırılarak yazılı gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesinin, hükmün bozulmasını gerektireceği-
Kararın tavzihi, hükmün icrasına kadar istenebilir. Kesinleşmenin gerçekleşmiş olması tavzihe engel oluşturmaz. Bu nedenle vekâlet ücretinin yazımında yapılmış olan maddi hatanın, kesinleşmeden sonra da tavzih yoluyla düzeltilecebileceği-
Uyuşmazlık, kira bedelinin uyarlanması davası sonunda verilen mahkeme kararına dayanılarak eksik yatırılmış olan kira bedeline ilişkindir. 12.11.1979 gün, 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca kira tespitine ilişkin mahkeme kararı kesinleşmedikçe, önceki kira bedelinin yürürlükte olduğu düşünülmeden, mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmasının, hükmün bozulmasını gerektireceği-