Kart çıkaran kuruluşlar tarafından açılacak davalarda genel mahkemelerin görevli olacağı-
Davacı, işlemiş faiz alacağını harç yatırarak dava konusu yaptığına göre, bu davadaki müdeabbihin, asıl alacağın faizi değil ayrı bir alacak niteliğinde olduğu kabul edilmelidir. Asıl alacaktan bağımsız olarak ayrı dava açıldığına göre, dava konusu miktara dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken, mahkemece bu istek bölümünün reddinin doğru olmayacağı-
Mahkemece her ne kadar işlemiş faize hükmedilmişse de, davalının takip tarihinden önce temerrüde düşüp düşmediği dosyadaki belgelerden anlaşılamamaktadır. Bu durumda davalının temerrüt ihtarı ile takip tarihinden önce temerrüde düşüp düşmediği araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. İspat yükünün, tarafların davadaki sıfatlarıyla da bir ilgisi yoktur. İlamsız icra takibine ve eldeki davaya konu alacak, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Şu durumda, haksız eylem savında bulunanın(davalının) ispat yükümlülüğü söz konusudur. Mahkemenin red gerekçesi yerinde değildir. Somut olayda her iki tarafta ceza dosyasındaki delillere dayanmıştır. Mahkemece, anılan dosya getirtilmeli, davacının sorumluluğu bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve sabit görüldüğü takdirde zararın kapsamı saptanmalıdır. Karar bu bakımdan doğru bulunmamış ve hükmün bozulmasına neden olmuştur-
Örnek 13 ihtarlı ödeme emrinde yedi gün itiraz süresi ve yedi gün ödeme süresinin verildiği görülmüştür. İİK.’ nun 269/1. maddesinin göndermesi ve BK.’ nun 260. maddesinde yer alan yasal ödeme süresi olan otuz günlük sürenin borçluya verilmemesi durumunda tahliye istenemez ve bu ödeme emrinin geçerli ödeme emri olduğunun kabul edilemeyeceği-
Alacağın kaynağı davalı tarafından ödenmeyen maaş farklarının ödetilmesine ilişkin olduğundan ve davacıya ödenmesi gereken alacak miktarı belirgin olmayıp yargılama sonunda belirlenebilir nitelik taşıdığından, davalının icra inkâr tazminatı ödemesine karar verilemeyeceği-
Ticari faiz olan “avans faizinin” istenebilmesi için borçlunun tacir olması, borcun da ticari işletmeyle ilgili bulunması yeterlidir. Eğer bu koşullar gerçekleşmiş ise tacir olmayan alacaklı tacir olan borçludan “avans faiz” talep edebilir. Bu kural, haksız eylem de dâhil olmak üzere her tür nedenlerden doğan alacağı kapsayacağı-
İşçinin «ücret» ve «ikramiye» alacağı–
Dava dışı icra takibine konu edilen... TL toplam limitli ipotek kredi borcunun teminatını teşkil etmekte olup kefaletin teminatı değildir. Bu durumda İİK.’ nun 45. maddesi yalnızca kredi borçlusu yönünden uygulanarak ipotek miktarı düşülüp kalan miktar yönünden ilamsız icra takibine devam edilmesinde engel yoktur. Kefiller için ise; kefalet limiti ve kendi temerrütlerinin hukuki sorumlulukları gözetilerek, takip tarihi itibarıyla sorumlu oldukları miktar hesaplanmalı ve alınacak bilirkişi raporuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı şekilde ipotek tutarı borçtan indirildikten sonra kalan alacağın da kefalet limiti ile tahsiline olanak sağlayacak şekilde karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, çek hamili davacı tarafından keşideci ve lehtar aleyhine çek bedelinin ödenmesi için yapılan takibe karşı itirazın iptali istemine ilişkindir. Dava konusu çek süresinde bankaya ibraz edilmediği için davacı kambiyo hukukuna dayalı müracaat hakkını kaybetmiş ise de; temel ilişkiye dayalı alacağını ispat suretiyle çeki kendisine ciro eden lehtara başvurabileceği kuşkusuzdur-