Hüküm altına alınan alacak, alım-satım akdinden kaynaklanmakta olup, likit nitelikte olduğundan, İİK. nun 67/2 maddesi uyarınca davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki sözleşmede temerrüt faiz oranı yönünden ‘’değişen oranlar’’ biçiminde bir düzenleme bulunmamasına rağmen, mahkemece belirlenen temerrüt faiz oranının değişen oranlar üzerinden hükme bağlanmasının doğru olmayacağı-
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalı yanın akdi ilişkiyi kabul etmediği, davacının kapanış tasdiki bulunmayan ticari defterinde faturaların kaydı bulunmakla birlikte, faturaların tebliği ve malların teslimine ilişkin belge sunulmadığı, davacının ıslah ile davasını alacak davasına dönüştürdükten sonra tüm delillerden vazgeçerek münhasıran TTK. nun 83/2 maddesi uyarınca davalı defterine dayandığı buna göre, çıkartılan ihtaratlı davetiye tebliğine rağmen davalının defter sunmadığı, davacı şirket temsilcisinin yasada öngörülen tamamlayıcı defter yemini eda etmesi karşısında, “alacak davasının kabulü”ne karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Dava konusu alacak, sözleşmeye dayalı faturaya dayalı alacak olduğundan, likit olduğu gözetilerek, İİK. nun 67/2. maddesi uyarınca, davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Dava dışı şahısların keşideci olduğu senet icra takibine rağmen tahsil edilemeyince, alacaklı tarafından icra takibinden vazgeçilmiştir. Bu feragat alacağın özünden değil; sadece takip hukuku anlamında alacağın tahsilinden feragattir. Takip hukuku anlamında alacağın tahsilinden feragatın, alacağın özünden vazgeçmek olarak kabul edilemeyeceği-
Davalı, dava konusu faturalarda yazılı malın kendisine teslim edilmediğini ve irsaliyelerdeki imzanın da kendisine ait olmadığını savunarak, ticari alım satımı inkâr etmiştir. Bu durumda davacının, satıma konu malı davalıya teslim ettiğini kanıtlaması gerekir. Davacı irsaliyelerle malı teslim ettiğini öne sürdüğüne göre, irsaliyelerdeki imzaların davalıya ya da yetkili elamanına ait olup olmadığı ve dolayısıyla malın teslim edilip edilmediği üzerinde durulup, bu konuda taraf delilleri de toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar oluşturulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali davası, itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamak üzere açılan bir dava olup, icra müdürlüğünün takibin durdurulmasına ilişkin kararı iptal ettiğine göre, itirazın iptali davasının konusu kalmamış olduğu, İİK. 264 uyarınca ihtiyati haciz kararından sonra girişilen icra takibinde, borçlu ödeme emrine itiraz ederse bu itirazın hemen alacaklıya tebliğ olunacağı ve alacaklının tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde İcra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemeye veya mahkemede dava açmaya mecbur olduğu-
“Kararlaştırılan cezai şart; borçlunun ekonomik yönden mahvına sebep olabilecek seviyede ise, hâkimin ancak bu halde sözleşmeye müdahale edebileceği” Yargıtay içtihatları ile benimsenmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, bu yönler üzerinde durulmadan yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Mahkemece toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı tarafça belli bir miktarın temliken kabul edildiği, dava dışı asıl alacaklıya karşı ileri sürülebilecek itiraz haklarının saklı tutulduğu, davalı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşme çerçevesinde davalının reklam katılım bedeli dışında indirim sebeplerinin haklı olmadığı, temlik edildiği sabit olan miktardan sadece reklam katılım bedelinin düşülebileceği ve alacağın likit bulunduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen reddi ile takibin belirlenen miktar üzerinden devamına, bu miktara takipten itibaren değişen oranlarda avans faiz işletilmesine, davalının %40 oranında inkâr tazminatından sorumluluğuna karar verilmesinde yasaya aykırı bir yön bulunmayacağı-
Dava konusu uyuşmazlık taraflar arasında imzalanan ‘’Digitürk İşyeri Üyelik Sözleşmesi’’ uyarınca, davalının kahvehane niteliğindeki işyerinde davacı tarafça sunulan digital yayın hizmeti bedeline ilişkin olup, davalı da bu yayını kendi işyerinde ve ticari amaçla gösterime sunmaktadır. Bu nedenle davanın “genel mahkemelerde” görülmesi gerekeceği-