Davacı kooperatif, satış müdürü olarak aldığı baharatların, davalının görevi sona erdikten sonra yapılan denetimde son kullanım tarihlerinin geçtiğinin tespiti üzerine, imha edilen bu baharatların bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiş, yapılan ilamsız takibe itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davasını açmıştır. Hükme esas alınan ve davanın somut tek delili olan 06.11.2000 tarihli imha edilen malzemelere ilişkin tutanakta, sadece imha edilen malzemelerin cinsi ve adeti kayıtlı bulunmaktadır. İmha edilen söz konusu malzemelerin alınış tarihleri, son kullanım tarihleri ve davalının iddia edildiği gibi satıcı firmaya iadesinin teklif edilip edilmediği araştırılmamıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi de hiçbir somut veri içermeyip, davacı kurumun kendi iç denetim raporu incelenerek “raporda davalının sorumlu olduğunun kesin bir dille ifade edildiği, bu sebeple davalının sorumlu tutulması gerektiği” bildirilmiştir. Mevcut deliller ile davalının sorumlu tutulması mümkün olmadığından, davanın tümden reddi gerekirken, kısmen kabulünün, hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacı vekilinin davalı tarafa yemin teklif etmesi üzerine yemin davetiyesi davalı şirket adına düzenlenmiştir. Mahkemece yemin davetiyesinin asile gönderilmesinde isabetsizlik bulunmamakla birlikte, hükmi şahıslara tebligatın nasıl yapılacağı hususu Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri ile Tebligat Tüzüğü’nün 17. maddesinde düzenlenmiştir-
Yerel mahkemece “davacı şirketin muamele merkezinin Kuşadası/A. olduğu” gerekçesi ile “yetkisizlikten davanın reddine” karar verilmişse de, davacı vekili “müvekkili şirketin muamele merkezinin İzmir olduğunu” bildirmiştir. Dosyaya sunulan genel vekâletname ve imza sirkülerinden de “davacının muamele merkezinin İzmir’de olduğu” sonucu çıkmaktadır. Sözleşmede şirket kaşesi üzerinde “Kuşadası/A.” ibaresi mevcut olduğundan, bu yönün açıklığa kavuşturulması için, davacı şirketin muamele merkezinin Ticaret Sicil Memurluğundan sorularak, oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekeceği-
İtirazın iptali davasının reddi halinde davalı borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Davacı alacaklı takibinde haksız ise de, somut olayın özelliğine göre kötü niyetli kabul edilemeyeceğinden, aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-
Dava ve takibin dayandığı kambiyo senedi zamanaşımına uğramıştır. Bu durumda senet hamili kambiyo hukukundan kaynaklanan hakları kullanamaz. Senet hamili kendisine ciro yapan cirantaya karşı temel ilişkiden kaynaklanan alacağını ileri sürebileceği gibi, senet lehtarı cirantanın senetten kaynaklanan alacağını hamile temlik etmesi halinde, hamil keşideciye başvurabilir. Davacı hamile, ciranta senetten doğan alacağını temlik etmediğine, davalı hamil ile davalı keşideci arasında temel ilişki bulunmadığına göre, hamil senetten kaynaklanan alacağı nedeni ile temel ilişkiye dayanarak keşideci olan davalıya müracaat edemez-
Davacı banka tarafından aynı alacak için davalı borçlu hakkında önce dava konusu ilamsız takibe, bir gün sonra da ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçilmiştir. İİK.’nun 45 maddesi ‘Rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi kişilerden olsa bile alacaklı yalnız rehinin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapabilir. Ancak rehinin tutarı borcu ödemeye yetmezse alacaklı kalan alacağını iflas veya haciz yolu ile takip edebilir’ hükmünü içermektedir. Hal böyle olunca mahkemece anılan yasa hükmü dikkate alınarak bir karar vermesi gerekirken, “davanın kabulüne” karar verilmesinin bozmayı gerektireceği-
Davalı davacı şirket hakkında ihaleye fesat karıştırmaktan ceza davasının halen sürdüğünü belirtmiş olup, anılan ceza davasının sonucunda verilecek karar, eldeki davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğundan ceza davasının bekletici mesele yapılması gerekeceği-
Uyuşmazlık; taraflar arasındaki muhasebe programı ve hizmet alım-satımından kaynaklanmaktadır. Davalının söz konusu hizmeti, ticari ya da mesleki bir gaye için aldığı gözetildiğinde; davaya genel mahkemelerde bakılması gerekeceği-
Bir hüküm ve kararı ancak davanın tarafları temyiz edebilir. Taraflar dışındaki üçüncü kişiler, temyiz yoluna başvuramaz. Dava dışı avukat bu dosyada taraf olmadığı gibi, mahkemeye sunduğu dilekçesi ile “davalı vekilliğinden çekildiğini” belirtmesi gerçekliği karşısında, adı geçen avukat tekrar dosyaya vekâlet de koymadığına göre, temyiz dilekçesinin reddi gerekeceği-