Dava, İİK.’ nun 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Borçlu hem icra dairesinin, hem de mahkemenin yetkisine itiraz etmiştir. Bu durumda İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu yön incelenmeksizin sadece mahkemenin yetkisine yönelik itiraz incelenip yazılı gerekçe ile dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Davacı yan, alacağının dayanağı olarak, dosyaya teslim alanın imzalarını içeren irsaliyeli fatura sunmuştur. Bu durumda mahkemece, teslim alan imzalarının, davalı şirket çalışanlarına ait olup olmadığı araştırılarak oluşan sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Eksik inceleme ve Yargıtay denetimine uygun olmayan bilirkişi raporuna dayanarak oluşturulan kararın bozulması gerekeceği-
Kefilin borcunun, asıl borca bağımlı olduğu ve asıl borçluya muacceliyet tarihi ve faiz indirimi bakımından sağlanan hakların kefil yönünden de geçerli olacağı-
Davacı kooperatif, satış müdürü olarak aldığı baharatların, davalının görevi sona erdikten sonra yapılan denetimde son kullanım tarihlerinin geçtiğinin tespiti üzerine, imha edilen bu baharatların bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiş, yapılan ilamsız takibe itiraz üzerine eldeki itirazın iptali davasını açmıştır. Hükme esas alınan ve davanın somut tek delili olan 06.11.2000 tarihli imha edilen malzemelere ilişkin tutanakta, sadece imha edilen malzemelerin cinsi ve adeti kayıtlı bulunmaktadır. İmha edilen söz konusu malzemelerin alınış tarihleri, son kullanım tarihleri ve davalının iddia edildiği gibi satıcı firmaya iadesinin teklif edilip edilmediği araştırılmamıştır. Yapılan bilirkişi incelemesi de hiçbir somut veri içermeyip, davacı kurumun kendi iç denetim raporu incelenerek “raporda davalının sorumlu olduğunun kesin bir dille ifade edildiği, bu sebeple davalının sorumlu tutulması gerektiği” bildirilmiştir. Mevcut deliller ile davalının sorumlu tutulması mümkün olmadığından, davanın tümden reddi gerekirken, kısmen kabulünün, hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali davasının reddi halinde davalı borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının takibinde haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Davacı alacaklı takibinde haksız ise de, somut olayın özelliğine göre kötü niyetli kabul edilemeyeceğinden, aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-
Yerel mahkemece “davacı şirketin muamele merkezinin Kuşadası/A. olduğu” gerekçesi ile “yetkisizlikten davanın reddine” karar verilmişse de, davacı vekili “müvekkili şirketin muamele merkezinin İzmir olduğunu” bildirmiştir. Dosyaya sunulan genel vekâletname ve imza sirkülerinden de “davacının muamele merkezinin İzmir’de olduğu” sonucu çıkmaktadır. Sözleşmede şirket kaşesi üzerinde “Kuşadası/A.” ibaresi mevcut olduğundan, bu yönün açıklığa kavuşturulması için, davacı şirketin muamele merkezinin Ticaret Sicil Memurluğundan sorularak, oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekeceği-
Davacı vekilinin davalı tarafa yemin teklif etmesi üzerine yemin davetiyesi davalı şirket adına düzenlenmiştir. Mahkemece yemin davetiyesinin asile gönderilmesinde isabetsizlik bulunmamakla birlikte, hükmi şahıslara tebligatın nasıl yapılacağı hususu Tebligat Kanunu’nun 12. ve 13. maddeleri ile Tebligat Tüzüğü’nün 17. maddesinde düzenlenmiştir-
Dava ve takibin dayandığı kambiyo senedi zamanaşımına uğramıştır. Bu durumda senet hamili kambiyo hukukundan kaynaklanan hakları kullanamaz. Senet hamili kendisine ciro yapan cirantaya karşı temel ilişkiden kaynaklanan alacağını ileri sürebileceği gibi, senet lehtarı cirantanın senetten kaynaklanan alacağını hamile temlik etmesi halinde, hamil keşideciye başvurabilir. Davacı hamile, ciranta senetten doğan alacağını temlik etmediğine, davalı hamil ile davalı keşideci arasında temel ilişki bulunmadığına göre, hamil senetten kaynaklanan alacağı nedeni ile temel ilişkiye dayanarak keşideci olan davalıya müracaat edemez-