Ödeme günü kesin olarak belirlenmemiş alacak, bu alacakla ilgili temerrüt ihtarı da yapılmamışsa, takip tarihine kadar geçen süre için faiz talep edilemeyeceği-
Davacı, davalının cari hesap sözleşmesini müteselsil kefil olarak imzaladığını, alışveriş bedellerinin ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptali talebinde bulunmuştur. Satıcı, sağlayıcı veya kredi verenin tüketici ile müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, iyi niyet kurallarına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şarttır. Taraflardan birinin tüketici olduğu sözleşmelerde yer alan haksız şartlar batıl olup tüketiciyi bağlamaz. Dosya kapsamından takip dayanağı sözleşmenin satıcı tarafından tek yanlı ve matbu olarak hazırlandığı, rakam, isim ve adreslerin yazılarak doldurulduğu ve sözleşmenin 12 punto koyu siyah harflerle düzenlenmediği anlaşılmaktadır. Tüketici aleyhine olan tazminat ve fahiş faiz oranının tüketici ile müzakere edildiği ispat edilememiştir. Bu durumda sözleşmedeki tazminat ve faiz oranına ilişkin hükümlerin haksız şart olduğunun kabulü gerekeceği-
Sözleşme altındaki garanti şerhi bölümünde yer alan beyanların, “garanti” sözleşmesi amacıyla değil “kefalet” amacıyla verildiğinin kabulü gerekir. Esasen davacı vekili de davalıya gönderdiği temerrüt ihtarnamesinde, “davalının kefil olduğu”ndan bahsetmekle, bu durumu kabullenmiştir. Bu halde mahkemece, uyuşmazlığın kefalet hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
Kural olarak davalının birden fazla olması halinde dava (takip) bunlardan birinin ikametgâhı mahkemesinde (icra dairesinde) açılır. Şayet alacaklı, takibe borçlulardan birinin ikametgâhı icra dairesinde girişmiş ve bu borçlu takibe de itiraz etmemişse diğeri yönünden de icra dairesinin yetkisi kesinleşecektir. Ne var ki, bu kuralın uygulanabilmesi için alacaklının borçlulardan en az birinin doğru ikametgâh adresinde takip yapması gerekir. Aksi halde yetki konusunda tercih hakkını doğru kullanmayan alacaklının bu hakkı karşı tarafa geçecek ve onun yetki itirazının göz önünde tutulması gerekecektir. Diğer yandan borçlulardan biri için özel yetkili bir icra dairesinde takip yapılması halinde 1086 sayılı HUMK’ nun 9/2 maddesinin 1. cümlesi hükmünün uygulanamayacağı-
Davacının zararın giderilmesi, dava konusu sulama kanallarının hasar verilmeden önceki duruma getirilmesi ile sağlanmış olacaktır. Şu durumda hükmedilecek tazminat miktarı, kanalların zararlı eylemden önceki durumu ile sonraki durumu arasındaki farktan ibarettir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen hasar giderildiğinde ise, dava konusu sulama kanalları eski durumlarına göre yenilenmiş ve daha iyi duruma getirilmiş olacaktır. Bu durumda kanalların yapım tarihine göre zaman içinde yıpranma durumu ve bakımsız oldukları nazara alınarak yıpranma bedelinin belirlenmesi ve hesaplanan zarardan indirilmesi gerekeceği-
Hazine’nin yasalar uyarınca kendisine verilen görevlerini yapmaması sonucu doğan zarar, ihmali nitelikteki idari eylemden doğmuş olup, bu tür idari eylemlerden kaynaklanan tazminat davalarının idari yargıda görülmesi gerekeceği-
Banka kredi kartlarına ilişkin uyuşmazlıkların, genel mahkemelerde görülmesi gerekeceği-
Davanın tarafları aynı değilse önceden başka bir dosyada verilmiş mahkeme hükmü bu davalılar yönünden kesin hüküm olarak kabul edilemeyeceği, ancak takdiri nitelikte güçlü delil olarak kabul edilebileceği-
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin hükümleri incelendiğinde hizmet sözleşmesi olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmadığından, davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait olmadığı-