Uyuşmazlığa konu edilen iki adet fatura gereğince düzenlenmiş olan ve dosyaya örnekleri sunulan irsaliyeler altında teslim alan imzaları bulunmaktadır. İrsaliyelerden bir kısmında sadece “teslim alan şoför” bölümünde imza bulunmakta ise de, bir kısmında hem “teslim alan şoför” hem de “teslim alan firma” bölümünde imzalar mevcuttur. Bu durumda mahkemece irsaliyeler altındaki teslim alan imzalarının kimlere ait olduğu yolunda araştırma ve inceleme yapılarak gerektiğinde, imza sahipleri dinlenilmek suretiyle bir karar oluşturulması gerekeceği-
Davalı bankanın T. Halk Bankası olması nedeni ile “İİK’nun da öngörülen tazminatlardan sorumlu tutulamayacağı” yasa emri olduğundan, inkâr tazminatına hükmetmenin yerinde olmayacağı-
Mahkemece, “toplanan delillere göre, davalının dava dışı kişinin yanında işçi olarak çalıştığı ve bu kişiye ait araçlarda görev yaptığı, akaryakıtı adı geçen kişi adına aldığı, davalı ile bu kişi arasında temel ilişki bulunduğu, veresiye fişlerinin muhatap kısmında bu kişinin adının yazıldığı” gerekçesiyle “davanın reddine” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
İtirazın iptali davasında hem icra dairesinin, hem de mahkemenin yetkisine itiraz durumunda İİK.’ nun 50. maddesi uyarınca öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenmelidir. Nitekim yerel mahkeme de bu usule uygun davranmıştır. Ne var ki, mahkemece, yetki itirazının hadise şeklinde incelenmesi gerektiğine ilişkin usul gözardı edilerek karar oluşturulduğu için, kararın bozulması gerekeceği-
Uyuşmazlık, taraflar arasında yapılan iş sözleşmesinin belirli süreli olup olmadığı, bunun sonucunda da sözleşmede belirtilen ceza-i şartın geçerliliği noktasında toplanmaktadır. Belirli süreli iş sözleşmesi, belirli süreli işlerle, belirli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak yapılabilecektir. Davacı 20.06.2002 tarihinden itibaren davalı işyerinde hemşire olarak çalışmaya başlamış olup, işe girdiği tarihte belirli süreli iş sözleşmesi yapılmamıştır. Çalışmaya devam ettiği sırada 01.12.2003 tarihinde bir yıllık belirli süreli sözleşme düzenlenmiş, bir yıllık çalışma süresi dolmadan davalı iş yerinden ayrılmıştır. Kabul edilen içtihatlar ve belirtilen ilke kararları doğrultusunda davacının niteliği ve yaptığı iş itibarıyla işyerinde halen çalıştığı sırada belirli süreli hizmet akdinin yapılmasını gerektiren objektif nedenler bulunmamaktadır. Bu nedenle yapılan sözleşmenin belirsiz süreli olduğu kabul edilmelidir. Buna göre işçi belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştığından sözleşmenin 7 ve 8. maddelerin de düzenlenen ceza-i şart geçerli olmayacaktır. Asıl davanın da reddi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmiş olmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Dava, İİK.’ nun 67. maddesi hükmüne göre açılmış itirazın iptali davası olup, davanın temelini oluşturan alacak, elektrik tüketim bedeline ilişkindir. Bu durumda mahkemece alacağın likit nitelikte olduğu gözetilerek İİK.’ nun 67/2 maddesi uyarınca davanın kabul edilen kısmı üzerinden davacı yararına inkâr tazminatına hükmedilmesi gerekeceği-
Takibin iptali nedeniyle menfi tespit davası konusuz kalsa bile mahkemece dava tarihi itibariyle haklılık durumu üzerinde durularak vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin gerekeceği-
Mahkemece “davaya konu çekin zamanaşımına uğradığı, bu durumda davacının keşideciye karşı kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını yitirdiği, davacının TTK.’ nun 818. maddesi yollamasıyla çeklerde de uygulanması gereken TTK.’ nun 732. maddesi gereğince davalılara karşı sebepsiz iktisap davası ya da doğrudan doğruya temel ilişkiye dayanarak tahsil davası açabileceği, davacının çeki dava dışı kişiden aldığını, ancak cirosunun bulunmadığını beyan ettiği, davacı ile davalıların murisi arasında bu nedenle temel ilişkinin bulunmadığının anlaşıldığı, keşidecinin davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiğinin kabul edilemeyeceği, kaldı ki çekin davacıların murisi tarafından da imzalandığının belirlenemediği” gerekçesiyle “davanın reddine, %20 kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Somut olayda davalının, davacı bankaca düzenlenen ödeme planı çerçevesinde borcunu ödemiş olduğu dosya içeriği ile sabit bulunduğundan 5464 sayılı Yasa uyarınca davalının ayrıca yargılama gideri ve vekâlet ücreti ile sorumlu tutulması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının, isabetli olmayacağı-