Mahkemece yapılan yargılama sonunda; 5464 sayılı Banka Kredi Kartları Kanununun 24/son maddesinde “kredi kartlarına kefalet, BK’nunda belirtilen adi kefalet, hükümlerine tabidir; asıl borçluya başvurulup tüm yollar denenmeden kefilden borcun ifası istenemez” hükmüne yer verilmiş olup asıl borçluya başvurulup borcun tahsili için tüm yollar denenmemiş olduğundan, davalı kefilden borcun ifasının istenemeyeceği dikkate alınarak “davanın reddine” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; kredi limitinin taraflar arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesinin 1. maddesinde açıkça “600.000 TL olduğu”nun belirtildiği, imzanın bulunduğu yerdeki elle doldurularak 1.500.000 TL kısma ilişkin davalı sorumluluğunun gerekçesinin, davacı yanca delillendirilmediği, kredi limitinin artırılması başlığındaki sözleşmenin 65. sayfasında imzaların bulunması, ancak artırımla ilgili bir açıklamaya yer verilmemiş olması da, limitin belirlenen ilk miktar olduğuna ve 1.500.000 TL’nin sonradan ekleme yapıldığına dair kanaat verdiği, “itirazın haksız bulunduğu” gerekçesiyle “davanın kısmen kabulüne” karar verilmiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Kira sözleşmesine dayanan her türlü tahliye, akdin feshi veya tespit davaları ile bu davalarla birlikte açılmış kira alacağı davaları, değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemelerinde görülür. Tahliye istemli takiplere vaki itiraz üzerine alacaklı tarafından seçimlik hakkın kullanılarak, itirazın iptali ve tahliye isteminde bulunulması da sulh hukuk mahkemesinin görevi kapsamında olacağı-
İcra takibi faturadan kaynaklanan alacağın tahsiline yöneliktir. Bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak “likit” olduğundan, hükmedilen miktarın %40 (şimdi; %20) oranında icra inkâr tazminatına hükmetmek gerekeceği-