Kanun Hükmünde Kararnamelerde kapatılan şirketlerin borçlarına müteselsil kefalet verenlerin kefaletinin sona ereceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, 678 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 37 nci maddesi de "TMSF'nin kayyım olarak atandığı şirketlerde şirketin doğrudan veya dolaylı borçlarının ödenmesi için öncelikle şirket lehine kefil olan ortak, yönetici veya bunlarla bağlantılı üçüncü gerçek veya tüzel kişilerin malvarlığına müracaat edilir." denildiğinden bu hükmün kefalete bir etkisinin bulunmadığı, 27.01.2014 tarihli genel kredi sözleşmesine davalının geçerli bir kefaleti bulunduğu, 670 sayılı KHK'nın 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki düzenlemenin müteselsil kefilleri kapsamadığı, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 45 inci maddesi asıl borçlu için getirilmiş bir kural olup müteselsil kefiller hakkında uygulanmadığı gözetildiğinde davalı vekilinin, alacaklı bankanın müteselsil kefil davalıya başvuramayacağı yolundaki istinaf sebebinin yerinde görülmediği, davalının kredi sözleşmesinde kullandırılan ve kullandırılacak olan kredilere kefil olduğu, çek kanuni karşılık tutarının deposunun talebi için açık bir sözleşme hükmüne ihtiyaç duyulduğu, davacı bankanın sorumluluk tutarını davalıdan talep edebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmadığı-
Mahkemece ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, İlk Derece Mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, davacı tarafça itirazın iptali davası alacak davası olarak tam ıslah edildiğinden ve ıslah, dava dilekçesinin baştan itibaren düzeltilmesine yönelik bir taraf usul işlemi olduğundan bu niteliği itibarıyla ilk davanın devamı olup yeni bir dava olmadığından hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin usul ve kanuna uygun olduğu, davalının usulüne uygun takas mahsup defi bulunmadığı gibi harcı yatırılarak açılmış bir karşı davanın da bulunmadığı nazara alındığında, var ise davalı zararının işbu davada davacı alacağından tenkis edilmesinin mümkün olmadığı-
Alacağın masaya kabulü sonucunda davanın konusu kalmadığı, müflis bankanın faturadan kaynaklanan borcunu ödemeyerek bu davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinden ve maktu vekalet ücretinden sorumlu tutulmasında yasaya aykırılık bulunmadığı- İflas kararı verilmesiyle birlikte Fon'un talebi üzerine icra hukuk mahkemesince atanan iflas idare memurları, müflis bankanın yasal temsilcisi konumunda olup dava açılmasında kusurlarının bulunup bulunmamasının eldeki dava bakımından bir önem arzetmediği- 5411 sayılı Kanun'un 140 ıncı maddesi uyarınca faaliyet izni kaldırılan veya tasfiyeleri Fon eliyle yürütülen bankaların her türlü harçtan muaf olduğu, davalı müflis bankanın harçtan muaf olduğu gözden kaçırılarak yargılama giderleri içerisinde maktu harçtan sorumlu tutulmasının doğru olmadığı gibi davacıya iadesine karar verilen fazla harcın yeniden yargılama giderlerine dahil edilerek mükerrerliğe yol açacak şekilde davalıdan alınarak davacıya verilmesinin doğru olmadığı-
Takibe konu faturalardan ........... ve ........... numaralı faturaların davalı tarafın ve davacı tarafın ticari defter ve belgelerinde kayıtlı olmadığı, bu haliyle davacı tarafın söz konusu iki faturaya ilişkin olarak fatura konusu hizmeti sunduğunu ispatlayamadığı, bu nedenle bahse konu iki fatura yönünden alacak talebinin yerinde olmadığı, davalı tarafın bu iki faturaya yönelik itirazının haklı olduğu-
Bilirkişi raporuna göre uyumsuzluğun, davacı ticari defterlerinde yer alan fakat davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmayan 5.400,00 USD bedelli ve davalı adına ........'e yapılan ödeme dekontu ile davacı defterlerinde kayıtlı olmayan; ancak davalı defterlerinde kayıtlı olan 10.11.2014 tarih, ......... ve ....... nolu davalı faturalarından kaynaklandığı, davacı, davalı adına dava dışı ............'e yaptığı 5.400,00 dolarlık ödemeyi açık hesapta davalı borcuna kaydetmiş ise de bu ödemenin davalıya yapıldığını, ödeme yapılan ...........'in davalı adına ödeme almaya yetkili olduğunu ispatlayamadığı, davalının defter kayıtlarında yer alan ve davacının defterlerinde kayıtlı olmayan, davacı tarafça ihtarname ile kabul edilmeyerek iade edilen .......... ve .......... nolu davalı faturaları içeriği malların sevk irsaliyesi ile davacının çalışanı olarak beyan edilen ...........'a teslim edildiğinin davalı tarafça dosyaya sunulan sevkiyat formları ile ispatlandığı, faturanın sonradan düzenlenmesinin somut olaya etkisinin bulunmadığı, davalının açık hesap ticari ilişkisinde takibe itiraz ettiği miktar kadar borcu olmadığını ispatladığı-
Takip dayanağı faturaya davalı tarafından süresinde itiraz edildiği iddia ve ispat edilemediğine göre, TTK'nın 21/2 uyarınca davalının fatura muhtevasını kabul etmiş sayılacağı, o halde, davacı tarafından düzenlenen ve usulüne uygun olarak tutulan ticari defterlerine de kaydedildiği anlaşılan faturaya davalının süresinde bir itirazda bulunmadığı ve itirazsız faturayı ticari defterlerine kaydettiği anlaşılmakla mahkemece faturada belirtilen tutar üzerinden yapılan takibe itirazın iptali ile ............. USD üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerekeceği- Mahkemece, alacağın yargılamayı gerektirdiği ve likit olmadığı gerekçesiyle davacının icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de dava konusu takip fatura alacağından kaynaklandığından likit nitelikte olduğundan, yasal olmayan gerekçe ile icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Resmi satış sözleşmesindeki beyanın aksini ispat yükünün davacıda olduğu, davalının ödemeye ilişkin delil ibraz etmesi ile ispat yükünü üzerine aldığının kabul edilemeyeceği, davacının resmi akit tablosundaki kabulünün aksini ispat eden bir delil sunulmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediği-
Davalının sözleşmede açıkça kararlaştırılmamış olduğu halde davacının ........... tarihine kadar düzenlemiş olduğu “Kamyon Boş Dönüş Bedellerini” içeren faturalarda yazılı olan tutarları davacıya ödediği, bu durumda söz konusu faturaların bedellerinin ödenmesi hususunda taraflar arasında eylemli olarak bir anlaşma meydana geldiği ve dolayısıyla davalının, akdi ilişkinin daha sonraki döneminde de davacının düzenlediği “Kamyon Boş Dönüş Bedellerini” içeren faturaların bedellerini ödemesi gerektiği, “Yakıt Enflasyon Farkı” bedellerini içeren faturalarda yazılı olan tutarların da davalı tarafından davacıya ödeneceği hususu taraflar arasında münakit sözleşmenin 11 inci maddesinde hükme bağlandığından davalının davacıya, sözleşmenin işbu hükmüne göre hesaplanıp faturaya bağlanmış olan “Yakıt Enflasyon Farkı Bedellerini” de ödemesi gerektiği, taraflar arasındaki yazılı sözleşme koşulları ve fiili uygulamaya göre icra takiplerine dayanak olan faturaların davacının alacağını doğru yansıttıkları ve davalının yapılan takiplere itirazlarının haksız olduğu-
Uyuşmazlığa konu malların 10.07.2014 tarihinde satıcı tarafından alıcıya teslim edildiği, alıcı tarafından 3 aylık deneme süresi verilmesinin istenildiği, davalı tarafından satıma konu mallarla ilgili fiyat teklifi istenildiği, fiyat teklifi 25.12.2014 tarihinde verilmesine rağmen alıcının 08.06.2015 tarihine kadar herhangi bir işlem yapmadığı, anılan tarihli yazı ile malların alt yükleniciden temin edileceğinin bildirildiği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 252 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca davalı alıcının sözleşmede kararlaştırılan 3 aylık deneme süresini geçirmiş olması, satılanı deneme veya gözden geçirme amacını aşacak şekilde, satıma konu malları kullanması nedeniyle beğenme koşulunun gerçekleştiği, taraflar arasında 6098 sayılı Kanun'un 249 uncu maddesi uyarınca beğenme koşuluyla satış sözleşmesinin oluştuğu gözetilerek mahkemece taraflar arasındaki satım sözleşmesi uyarınca takip tarihi itibarıyla alacak durumunun belirlenip, sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen kararın, davalı şirkete 07.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği; istinaf dilekçesinin ise yasal süre geçirildikten sonra 26.10.2022 tarihinde verilmesi sebebiyle 31.10.2022 tarihli ek karar ile istinaf isteminin süreden reddine karar verildiği, bu ek kararın davalı vekilince istinaf edildiği, istinaf mahkemesince davalı şirkete yapılan tebligatların usulüne uygun olduğu gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verildiği, istinaf isteminin esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar HMK.'nun ilgili hükümlerine uygun olduğundan temyiz isteminin reddi ile söz konusu kararın onanması gerekeceği-