Çıkar çatışması olasılığının bulunduğu bütün haller için temsilcinin kendisiyle veya kendi lehine işlem yapmasının caiz olmadığı ve hukuki işlemin geçersiz olduğu- Kişinin kendisinin keşideci olduğu bonoda, keşide tarihinde yetkilisi olduğu davacı şirketi avalist olarak göstermesi, bononun şirket defterlerinde kaydının bulunmaması, ayrıca düzenleyenin davalıya göndermiş olduğu ihtarnamede şahsen almış olduğu paraya karşılık vermiş olduğu kambiyo senedini ödemeyi vaat etmesi karşısında, dava dışı keşidecinin, dava konusu bonoyu, şirket yetkilisi olduğu dönemde keşide etmesi ve şirket adına attığı aval imzasının TTK 626. ve 629. maddeleri çerçevesinde müdürün şirkete özen ve bağlılık yükümlülüğü ile bağdaşmayacak şekilde yetkinin kötüye kullanılması  ve şirketi bağlayıcı nitelikte olup olmadığı, temsilciye verilmiş bir iznin veya sonradan icazetin bulunup bulunmadığı hususlarının menfi tespit davasında değerlendirilmesi gerektiği-
Bir çekin lehtarı limited şirket ise, ilk cironun limited şirket adına kaşe basılarak üzerinin yetkili temsilci tarafından imzalanması yoluyla yapılması gerekeceği- Limited şirketin bu şekle uyarak senedin arka yüzünde peş peşe iki ayrı ciro yapması durumunda, ikinci cironun yetkili temsilci adına yapılmış şahsi sorumluluk doğuran yeni bir ciro olarak kabul edilmesinin mümkün olmayacağı-
Şirket sözleşmesi ile tayin edilen her üç müdür de limited şirketi yönetme ve temsil etme yetkisine sahip olan kişilerden olup, TTK’nin 623/3. maddesi gereğince; müdürler kurulunun, kanun ve şirket sözleşmesi gereğince genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkili olduğu, bununla birlikte; her üç müdürün de, ayrı ayrı münferiden tek imza ile şirketi temsil ile yetkilendirildikleri için, şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapıp, bunun için şirket unvanını kullanabileceği, ancak; TTK’nin 626/1. maddesi gereğince, şirket menfaatinin söz konusu olduğu durumlarda şirket müdürünün, dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirme yaparak şirketin menfaatini kişisel menfaatlerinin ve başkalarının menfaatlerinin üzerinde tutması gerektiği, hatta müdürün, kendisiyle şirketin menfaatlerinin çatıştığı durumlarda şirketin menfaatlerine öncelik vermesi ve bu tür menfaat çatışmalarının olduğu toplantılara katılmamasının zorunluluk arz ettiği, bu durumda; davadan feragat eden şirket müdürünün davalının oğlu olmasının, şirket müdürü ile şirket arasında menfaat çatışması olduğunu gösterdiği, o hâlde; bu husus gözetildiğinde şirket müdürünün özen ve bağlılık yükümü gereği tek başına yaptığı feragat beyanının geçerli olmadığının kabul edilmesi gerektiği, bu gibi tereddüt uyandıran hâllerde, kararın ilgili müdürün oylamaya katılmadığı müdürler kurulu tarafından verilmesinin hakkaniyete daha uygun olacağı- TTK’nin 625/2. maddesi gereğince; genel kurulun görev ve yetkisine girmemekle birlikte şirket sözleşmesinde müdürün veya müdürlerin; aldıkları belirli kararları ve münferit sorunları genel kurulun onayına sunmaları gereğinin öngörülebileceği, bu durumda; şirket sözleşmesinde öngörülmek kaydıyla menfaat çatışmasının olduğu durumlarda genel kurulun onayı da aranabileceği, o hâlde; şirketle menfaat çatışması olan müdürün şirketin davacı olduğu davadan feragat beyanının dürüstlük kuralı gereğince, geçersiz olduğu kabul edilerek feragate ilişkin müdürler kurulu kararının veya genel kurul onayı da bulunmadığı gözetilip sonucuna göre karar verilmesinin gerektiği-
TBK mad. 128 düzenlemesinde, üçüncü bir kişinin fiilini başkasına karşı üstlenmiş olan, bu fiilin gerçekleşmemesinden doğan zararı gidermekle yükümlü olacağı, başkasının fiilini taahhüt sözleşmelerinin kendine özgü bir yapısının olduğu, asli sözleşme niteliği taşıyan bu sözleşmelerin en önemli özelliğinin bağımsız bir sözleşme olduğu- Üçüncü kişinin edimini taahhüt sözleşmelerinin asli ve bağımsız nitelikleri gereği taahhütte bulunan yönünden sorumluluk doğurması için ifası taahhüt edilen sözleşmenin, kanunda öngörülen sözleşme serbestisi sınırları dâhilinde kalmak kaydıyla, geçerli olmasının aranmayacağı-
Menfi tespit davasında ispat külfetinin davacıda olup, davacının senede karşı ileri sürdüğü iddiaları HMK. mad. 201 uyarınca yazılı delille kanıtlaması gerektiği- Mahkemece davalının savcılıktaki ifadesinde senet metnini talil ettiği belirtilmekte ise de davalının bu ifadesinde davacıya borç para verildiğinden söz edilmiş olup senedin “nakden” düzenlenmiş olması karşısında somut olayda talil bulunmadığının kabulü gerektiği- Kambiyo senedinin ticari defterlere kaydedilmemiş olmasının senedi hükümden düşürmeyeceği- Ceza mahkemesince hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde karar tesis edilmiş olup bu şekildeki ceza mahkemesi kararlarının, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 53. maddesi kapsamında hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte bir karar olarak kabul edilemeyeceği-
İİK'nun 'ilam mahiyetini haiz belgeler' başlıklı 38. maddesinde; 'icra dairesindeki kefaletlerin, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbi olacağı ve bu kefaletlerin müteselsil kefalet hükmünde olduğu' düzenlemesinin yer almakta olduğu- Müşterek imza ile temsil edilen şirkette tek yetkilinin şirket adına tek başına icra kefili olmasına ve şirkete icra emri gönderilmesine yasal imkan olmadığı-
Mahkemece, istirdatına hükmedilen miktar yada miktarın ne olduğu hükümde gösterilmemiş olup, bu hususun, infazda tereddüt yaratacak nitelikte olduğu- Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK'nın 186.maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesi gerektiği- Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK'nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkemenin hükmünü vereceği- Bu yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulmasının, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu-
Ticari temsilcinin, gerçek anlamda ortak olmadıkça, bağımsız hareket etmedikçe ve murahhas üye olmadığı sürece, iş ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği- Davalılar hukuki ve kişisel olarak işverene bağımlı çalışıyor ise arada iş ilişkisinin, bağımsız çalışıyor ise vekalet ilişkisinin olduğu, yönetim kurulu murahhas üyesi veya ortak ise kişinin organ sıfatı ile ortaklık ilişkisi kapsamında çalıştığının kabulü gerektiği-
Bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, dava konusu bononun davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığı sabit olup, dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK. mad. 629 ve 371/3 uyarınca temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi 3. kişilere karşı hüküm ifade etmeyeceğinden, uyuşmazlığın kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi gözetilerek dava konusu kambiyo senedi ile sınırlı olarak çözümlenmesi gerekirken cari hesap ilişkisine girilip hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu-
  • 1
  • 2
  • kayıt gösteriliyor