"İş sahibi aleyhine verilen kararın temyiz edilerek kararın Yargıtay tarafından esastan bozulması için temsil, hukuki yardım ve danışmanlık hizmetinin verilmesi" ve "kararın bozulması halinde 4.000.000 USD ödeneceğinin" kararlaştırıldığı avukatlık sözleşmesinde davacı avukat tarafından sağlanacak hukuki yardımın kapsamının belirtilmediği ve bu hali ile sözleşmenin TBK 26 ve 27 gereğince hukuka, ahlaka ve kamu düzenine aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğu- Geçersiz avukatlık sözleşmesinden dolayı davacı avukatın vekâlet ücreti alacağının söz konusu olmayacağı ve davacı avukatın davanın başından beri verdiği emeğin göz önünde bulundurulması ve uygun bir vekâlet ücreti tayininin gerekliliği akla gelebilirse de, taleple bağlılık ilkesi karşısında, başkaca vekâlet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmayacağı-
Davacının hangi işleri takip edeceğine ilişkin olarak düzenlenmiş herhangi bir sözleşme veya başkaca bir belge bulunmadığından azlin haklı olduğunun davalı tarafça ispatlanmadığı, avukatın dosyaya vekaletname sunarak dilekçe vermesinin ücretin doğması için yeterli olduğunu-
Avukatın azlinin haklı olup olmadığı konusunda çelişkili karar verilemeyeceği gibi iş sahibi tarafından ileri sürülen ve hatta azil ihtarında bildirilmese bile yargılama sırasında ileri sürülen tüm azil nedenlerinin incelenmesi gerektiği- Hiçbir şekilde ileri sürülmeyen azil nedeninin inceleme konusu yapılamayacağı- Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemeyeceği ve uzman olmayan bilirkişinin düzenlediği rapor esas alınarak da hüküm kurulamayacağı-
Uyuşmazlık; mirasbırakanlarının vefatı nedeniyle davacıların uğradığı maddi ve manevi zararlarının tazmini amacıyla davalı avukat eliyle üçüncü kişi (İstanbul Büyükşehir Belediyesi) aleyhine açılan davanın, davalının vekâlet görevini gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle ret ile sonuçlandığı ve davalının bundan doğan zarardan sorumlu olduğunun Mahkeme ve Özel Daire arasında çekişmesiz olduğu olayda; 1-Davalının sorumlu olduğu tazminat miktarının tespitinde ölüme sebep olan olay nedeniyle davacılara yapılan nakdi ödemelerin ve verilen evin tazmin borçlusu Belediyenin borcunu ifa amacıyla yapıldığının ve bu nedenle tazminat miktarından indirilmesi gerektiğinin kabul edilip edilemeyeceği, davacılara verilen ev bedelinin Belediye değil İtfaiye Vakfınca ödendiği gözetilerek Mahkemece yeniden bir değerlendirme yapılmasının gerekip gerekmediği, 2-Davacıların dava konusuyla ilgili talep ve açıklamaları dikkate alındığında; davalı avukattan talep edilen tazminat alacağı içerisinde manevi tazminatla ilgili tutarının da bulunduğunun kabul edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır..
Avukatın yasaklı durumda bulunduğu anlaşıldığına göre, vekilin duruşmaya katılamamış olması, davanın tarafı olan ve kendisine herhangi bir bildirimde bulunulmayan vekil edenin, salt bu nedenle hak kaybına uğramasına neden olacak bir olgu olarak kabul edilemeyeceği- Vekil edenin herhangi bir şekilde bu durumdan etkilenmemesi için, vekilin yasaklı olduğu konusunda bilgilendirilmesi, durum ve sonuçlarının kendisine açıklıkla bildirilmesi gerektiği-
Dava, vekalet ücreti alacağı istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki ücret sözleşmesi gereğince avukat olan davacıların, davalıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin azille sona erdiği- Avukat olan davacıların, davalının vekili sıfatıyla iş mahkemesine yazmış oldukları dava dilekçesinde niteliği belirtilmeksizin faiz talebinde bulunmakla yetinmeleri, bununla birlikte yasal faiz verilmesine ilişkin mahkeme kararını İş Kanunu’nun 34. maddesi gereğince en yüksek mevduat faizi uygulanması gerektiğinden bahisle temyiz etmeyerek davalının faiz alacağı yönünden zarara uğratılması, en hafif tabiri ile vekâlet görevinin özensiz ifası niteliğinde olup haklı azil nedeni sayılması gerektiği- "İş Kanunu’nun 34. maddesinin emredici hüküm taşıdığı, talebe bağlı olmaksızın mevduata uygulanan en yüksek faize hükmedilmesi gerektiği, bu anlamda davalının faiz alacağı yönünden zarara uğramasında vekil olan davacıların mesuliyetinin bulunmadığı, azlin haksız olduğu görüşü ile vekâlet veren talimatına aykırı işlemle zarara uğramış ise akde aykırılık nedeniyle doğan zararın giderilmesini ve bu kapsamda ücretin indirilmesini isteyebilecek, kabul edilmemesi hâlinde ise giderim yükümlülüğü hükümlerine göre talepte bulunabilecek iken, ödenmesi gereken vekâlet ücreti miktarının çok altında kalan bir miktar için zarara uğradığı iddiasıyla vekilini azletmesi ve bundan daha yüksek miktarda olan borcundan kurtulmak istemesinin orantısız bir işlem olduğu, azlin haklı olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
"Hisse devrine" yönelik vekil sıfatıyla verilecek hizmetleri ifa etmekle yetkilendirilmiş davacı avukat ile davalı arasındaki avukatlık sözleşmesi gereği, davacı avukatın usulüne uygun şekilde müvekkilinin yazılı talimatları ile işlem yaptığını ispatlaması gerektiği- Davalı tarafça kabul edilmeyen, imza ihtiva etmeyen, ilgili yetkilinin elektronik posta adresine gönderildiği ispatlanamayan elektronik postaların ve suretten ibaret sözleşme taslaklarının delil gücünün olmadığı- Davacının sözleşmeyle yüklendiği iş ve işlemleri gereği gibi ifa ettiği kabul edilemeyeceğinden, azlin haklı olduğu gözetilerek bakiye ücret talebinin reddedilmesi gerektiği- "Davaya konu sözleşmenin münhasıran avukatlık mesleğinin yapabileceği işlere ilişkin olmadığı, uyuşmazlığın hukuk müşavirliği sözleşmesinden kaynaklandığı, bu durumda Avukatlık Kanunu’nun uygulama yeri bulmayacağı ve TBK’nın vekâlet sözleşmelerine ilişkin genel hükümler çerçevesinde ihtilafın çözümlenmesi gerektiği" şeklindeki görüşün "direnilen hususun yalnızca azlin haklı olup olmadığı noktasında toplanması" da gözetilerek HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
Mahkemece azlin haksız olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı avukatın, davalı şirket vekili olarak takip ettiği dosyada verilen kararı temyiz süresi geçtikten sonra temyiz etmesi nedeniyle verilen temyiz isteminin süre aşımı yönünden reddi kararının azil tarihinden önce olduğu, anılan kararın tebliğinden önce bu durumun davalı tarafından öğrenilmediğinin ispatının davacıya ait olduğu ve davacı tarafça aksinin ispatlanamadığı- Taraflar arasındaki yazışmalar incelendiğinde, davacı avukatın üslubunun güven ilişkisini sarsıcı nitelikte olduğu ve sonuç olarak azlin haklı olduğu, azil haklı olduğu için davacı avukatın, sadece azil tarihi itibariyle kesinleşmiş olan dosyalar nedeniyle vekalet ücretine hak kazanabileceği, davadaki talep tek dosyaya ilişkin olduğundan ve bu dosya henüz sonuçlanmadığından davacının ücret alacağı da bulunmadığı-
Avukatına güveni kalmayan müvekkilin yasa gereği avukatını her zaman azledebileceği- "Avukatın yazılı izin olmadan başka bir avukatı teşrik etmesi veya bir başka avukata izin vermesi hallerinde vekalet ücretinin ½ sinin cezai şart olarak ödeneceği’ şeklinde yapılan düzenlemenin geçerli olmadığı-
Davacı avukat ile davalı arasında 11.06.2010 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi yapıldığı, sözleşme konusunun açılacak men'i müdahale ve kal davası ile ilgili olup 25.000,00 TL avukatlık ücretinden 5.000,00 TL'sinin mahsuben alındığının sözleşmeye işlendiği, davalıya vekaleten açılan müdahalenin men'i ve kal istekli davanın yargılaması sırasında davalının 21.05.2012 tarihli azilname ile davacıyı vekillikten azletiği, davalı tarafın avukatlık ücretini davalıya fazlasıyla ödediğini, ikinci kez vekalet ücretinin tahsiline çalışıldığını belirterek, Cumhuriyet Başsavcılığına şikayetçi olduğu, eldeki davada ileri sürülen husus, ceza yargılamasına konu edildiğine göre, oradan çıkan sonucun, davanın seyrini etkileyeceği kuşkusuzdur, hal böyle olunca, davalının şikayetiyle ilgili ceza mahkemesine açılmış bir dava olup olmadığı, açılmış ise ne tür bir karar verildiği hususları değerlendirilerek, sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği-