Aynı olaydan kaynaklanan zarar nedeniyle davalıya karşı olan birden fazla talebin (maddi ve manevi tazminat) aynı davada birleştirmesi (objektif dava birleşmesi) durumunda temyizde kesinlik sınırının tespiti için temyiz edilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının toplamlarının esas alınması gerektiği-"Dava, maddi ve manevi tazminat istemini içerdiğinden, davaların yığılması söz konusu olsa bile, her birinin ayrı dava olma özelliğini yitirmediği, maddi ve manevi tazminat istemlerinin ayrı kalemler olduğu, çoğu zaman tahkikatlarının ve delillerinin toplanma aşamalarında da farklılık bulunduğu, maddi ve manevi tazminata hükmedilebilme koşullarında da farklılık olduğu, maddi ve manevi tazminat taleplerinin iki ayrı dava olduğu, kesinlik sınırının belirlenmesinde maddi ve manevi tazminat miktarlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İhbar olunan hâkimin, kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı, sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm vermiş olduğunu, duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak, duruşma tutanakları ile hüküm veya kararları değiştirmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözü hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi göstermiş ve buna dayanılarak hüküm vermiş olduğunu, hakkın yerine getirilmesinden kaçınmış olduğunu, kasıtlı hareketle veya ağır ihmal sonucu, yasaya ve adalete aykırı karar verdiğini veya memuriyet görevini savsadığını kabule yeterli delil bulunmadığının anlaşıldığı, hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisinin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varıldığından, işbu davanın esastan reddine ve HMK.nun 49. maddesi hükmü uyarınca, davacının takdiren ....... TL disiplin para cezası ile mahkumiyetine karar vermek gerekeceği-
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olguların; temyiz ve karar düzeltme aşamalarında itirazların dikkate alınmaması, itiraz edilmeyen hususlarda da karar verilmesi, sözleşme maddelerinin sayılması olduğu, olayların gelişim biçimi itibariyle, hukuki sürecin işlediği; davacı tarafından da, yargısal yollara başvurulduğu, sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisinin mevcut olmadığı, şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekeceği-
Bir kanun hükmü farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin değilse, bir başka deyişle 'hâkim görüşünü hukuki dayanaklara ve bilimsel görüşlere dayandırarak farklı bir bakış açısı getirmiş veya delillerin takdirinden elde ettiği kanaat ile uyuşmazlığı sonuçlandırmış ise' artık burada hâkimin sorumluluğundan bahsetmenin mümkün olmadığı- 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesinin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü olmadığı, madde metni düzenlemesi dikkate alındığında farklı anlamların çıkarılabileceği belirtilerek farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmü bulunmadığı, bu nedenle de sorumluluk şartlarının oluşmadığı-
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar, hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisinin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatine varıldığından, işbu davanın esastan reddine ve aynı yasanın 49. maddesi hükmü uyarınca davacının takdiren 500,00 TL disiplin para cezası ile mahkûmiyetine karar vermek gerektiği-
Adi senede dayalı olarak yürütülen icra takibine karşı borçlunun açtığı menfi tespit dosyasında teminat karşılığında verilen tedbir kararının icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda tedbir kararı olduğu, bu tedbirin, mahiyeti itibariyle tahsil aşamasına gelen paranın alacaklıya ödenmesini engellemeye ve dava sonucuna göre hareket edilmesine yönelik olup, takibin durmasına ve haciz yapılmasına engel teşkil etmeyeceği- Davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde ihtiyati tedbirin kalkacağı- Hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan almasının doğal olduğu, bu halde tayin edilecek zararın asıl alacağın takip tarihine göre yüzde yirmi veya kırkından aşağı olamayacağı-
Tapu müzekkeresinde yanlışlık yapılması, bazı bağımsız bölüm numaralarının yazılmaması veya ilgisiz parsellerin müzekkereye derç edilmesi kısaca kurulan karara kısmen aykırı müzekkere yazılmasında ve bunu hakiminin kontrol etmeden imzalaması ve bunun uzun süren yargılama aşamasında fark edilmemesinde hakime yüklenecek kasıt veya ağır kusur bulunmadığı, yargılama aşamasında bizzat davacı şirket temsilcisi tarafından mahkemeye dilekçe verilerek bazı bağımsız bölümlerin üzerine konulan tedbirlerin kaldırılmasının istendiği, bazı bağımsız bölümlere dava dışı şahısların adına olması nedeniyle sonradan tedbirin kaldırıldığı görülmekte olup tapu kayıtlarının istenmesini davacı talep etmedi ise hangi taşınmazlara tedbir konulup konulmadığını tarafların kolaylıkla mahkeme dosyasından takip etmelerinde veya bunu mahkemeden talep etmelerinde bir engel bulunmadığı, ilk duruşmadan kararın kesinleştiği son duruşmaya kadar geçen süre içinde bu hatanın fark edilmemesinin kusuru hakime yüklenemeyeceği-
Ara karar verilmek üzere "gereği düşünüldü" denildiğinde ayağa kalkmaması nedeniyle yaşanan usul tartışmasından sonra salonun mübaşir vasıtasıyla boşaltıldığını, oturmaması için sadece davacı masası tarafında olan sandalyelerin salonun başka tarafına alındığını, mevzuata göre ara karar yazdırılırken tarafların ayağa kalkmasının gerekmediğini, hakimin yargılama faaliyeti esnasında kişisel ve keyfi davrandığını ve avukatların duruşma salonundan çıkarılamayacağından şahsına ve avukatlık mesleğine karşı onur kırıcı davranışta bulunduğu iddiası ile hakim aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddi gerektiği-
İhtiyati tedbirin kaldırılmasına dair davacı vekilinin beyanını esas alarak tapu kaydı üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair verilen karardan sonra taşınmazın kısıtlanması istenen tarafından satılması olayında "hakimin hukuki sorumluluğu"nu düzenleyen HMK'nun 46 .maddesindeki koşulların hiçbiri gerçekleşmediğinden Hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkin davanın reddi gerektiği-
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne yönelik talep TMK'nın 1007. maddesinden kaynaklı olup adli yargı ilk derece mahkemeleri görevli olduğundan davalı Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne izafeten Maliye Hazinesine yönelik davanın tefrik edilerek esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-