Trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkin davada, davacılar yararına hükmedilen maddi tazminatın tamamının davalılar işleten, sürücü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısından (davalı sigorta şirketleri poliçe limitleri dahilinde) müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi gerektiği-
Dava, taşınan emtianın hasar görmesi ve yerine ulaştırılmaması sebebiyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin olup, davalı tarafça davaya konu iki ayrı kargodan kayıp olan kargoya ilişkin tazmin bedelinin davacıya ödendiği savunulmuş olup, buna ilişkin ibraname delil olarak gösterildiğinden hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve karar yerinde bu savunmaya dair bir değerlendirme yapılması gerektiği, davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı ileri sürdüğü hasarlı emtianın tamir imkanı bulunup bulunmadığı itirazının karşılanması gerektiği-
Haksız azil halinde avukatın, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahip olduğu- Davacı avukat ile davalı arasındaki vekalet ücret sözleşmesi geçerli olup, bu sözleşmede, boşanma davası için taraflar maktu vekalet ücreti olarak 75.000 TL kararlaştırıldığı ve tarafları bağlayacağı- Ancak boşanma davası niteliği itibariyle davadan feragat edilmesi halinde sulh hükümleri ve dolayısıyla Avukatlık Kanunu 165. madde hükümlerinin uygulanamayacağı-
Müteselsil sorumlulukta kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumlu olacağı; davacı tarafın hem dava dilekçesinde, hem de ıslah dilekçesinde, zararın tamamının davalıdan tahsilini talep ettiği nazara alınarak, müteselsil sorumluluk ilkesi gereğince, zararın tamamından davalının sorumlu tutulması gerekirken, kusur nispetinde tazminata hükmedilmesinin isabetsiz olduğu- Yangın nedeniyle uğranılan zararın tespiti için bilirkişi raporu alınması gerektiği- Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa çelişki giderilmeden karar verilemeyeceği- 
İş kazası nedeniyle sürekli iş göremez duruma gelen sigortalıya bağlanan gelirler ve geçici iş görmezlik ödeneğinden oluşan sosyal sigorta yardımlarının, davalı işverenden rücuan tahsili istemi- Zararlandırıcı sigorta olayında işverenin hiç kusuru olmasa bile, şayet sigortalının işe girişi süresinde Kuruma bildirilmemişse, Kurumca yapılan sosyal sigorta yardımlarının tamamından sorumlu tutulması gerektiği- Davanın yasal dayanaklarından olan ve kusursuz sorumluluk halini düzenleyen 5510 sayılı Yasanın 23.madde şartlarının varlığı usulünce araştırılması gerektiği- Rücu alacağından sorumluluk belirlenirken, gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile yargılamada yöntemince hesaplanacak gerçek (maddi) zarar karşılaştırması yapılıp düşük (az) olan tutarın hükme esas alınması gerektiği ve gerçek zarar hesabının, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılması, sigortalı sürekli iş göremezlik durumuna girmişse bedensel zarar, ölüm halinde destekten yoksun kalma tazminatı hesabı dikkate alınması gerektiği- Uzman bilirkişi tarafından rapor düzenlenerek hak sahibi eşin ve çocuğun gerçek zararının hesaplanması, bu miktar gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri ile karşılaştırılıp düşük olan tutara hükmedilerek işverenin sorumluluğunun belirlenmesi gerektiği- Sigortalının iş kazası veya meslek hastalığına uğramasına birden çok kişinin birlikte kusurlarıyla neden olmaları durumunda, teselsül hükümleri kapsamında bu kişilerin birlikte sorumluluklarının olacağı ve kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmesi gerektiği- İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zarar aşılmamak üzere işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutarın, kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar olması, “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması düzenlemesi karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerektiği- Bu yaklaşım ve uygulamanın, işvereni, iç ilişkide üçüncü kişiye rücu edemeyeceği miktarı Kuruma ödemek zorunda bırakmadığından da hakkaniyete uygun olduğu-
Türk Borçlar Kanunu'nun 163. maddesi (818 sayılı BK m.142) gereğince de; müteselsil sorumlulukta, zarar görenin dilediği borçluya başvurma hakkı olduğu, dilerse sorumlulardan birine, dilerse hepsine veya bir kısmına karşı dava açabileceği, müteselsil sorumlulukta kural olarak borçlulardan her biri borcun tamamından sorumlu olduğu-
Davalıların meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu olduklarından ve davacı tarafça sürücü, işleten ve sigorta şirketine karşı birlikte dava açıldığından müteselsilen sorumlu olan davalılar hakkındaki davaların birlikte görülmesi gerektiği-
TBK'nun 61.(BK'nun 50.ve 51.) maddesine göre, "birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı-TBK'nun 163.(BK'nun 142.) maddesi gereğince; alacaklı, borcun tamamını veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebileceği, borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam edeceği-
Tapuda kayıtlı bir taşınmazın mülkiyetini devir borcu doğuran ve ancak kanunun öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının kural olarak kabul edilemeyeceği, bununla birlikte Kat Mülkiyeti yasasına tabi olmak üzere yapımına başlanan taşınmazdan bağımsız bölüm satımına ilişkin geçerli bir sözleşme olmadan ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek alıcının onu malik gibi kullanmasına rağmen satıcının tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması durumunda, olayın özelliğine göre 4721 sayılı TMK'nın 3.maddesi gözetilerek açılan tescil davasının kabul edilebileceği-
Yüklenici tarafından arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca ileride hakedilecek bağımsız bölümün devrini içeren hukuki işlemler alacağın temliki hükümlerine tabi olup, bunun için de, adi yazılı şekilin geçerlilik açısından yeterli olacağı, hal böyle olmakla geçerli alacağın temliki istemiyle devredilen bağımsız bölüm yönünden öncelikle tescil isteminin değerlendirilmesi gerekirken, hatalı yorumla yükleniciye ödenen bedelin hüküm altına alınmasının doğru olmadığı-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor