Kısıtlama kararının tanınmasına ilişkin davaya Türk mahkemelerinde bakılabileceği- Kararının tanınması ve tenfizi istenildiğinden görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu-
Borçlu hakkındaki kısıtlama kararı, TMK'nun 410/3. maddesinde özel olarak düzenlenen ayırt etme gücü ile ilgili olmayıp, aynı Kanun'un 406. maddesi gereğince borçlunun savurganlığı nedeniyle verilen bir kısıtlama kararı olduğundan ve kısıtlama kararının tarihi, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihten sonra olduğundan, kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte, borçlunun borçlanma ehliyeti olmadığından söz edilemeyeceği- Vesayet altına alınma kararından sonra başlatılan takipte, kısıtlıyı vasisi temsil edeceğinden ve onun adına itiraz ve şikayet haklarını kullanacağından, İİK.nun 61. maddesi kapsamında çıkarılan ödeme emrinin vasiye tebliği zorunlu olduğu, bu durumda takip tarihi itibariyle kısıtlanan borçluya ödeme emri tebliği hukuki sonuç doğurmayacağı; mahkemece, kısıtlı adına düzenlenen ödeme emrinin iptaline karar verilmesi gerekeceği -