Kira sözleşmelerinde kiracı şirket olup şahsın sözleşmeyi müteselsil kefil ve şirket temsilcisi olarak imzaladığı görüldüğünden TTK. mad. 336 uyarınca davalı şahsın şirket borçlarından şahsen sorumlu olamayacağı-
Dava, davalı şirketten alacaklı olan davacının alacağını, davalı şirketin yöneticileri olan diğer davalıların yaptıkları kasıtlı ve hileli işlemler sonucu borçlu şirketten tahsil edememesi nedeniyle uğranılan zararın davalılardan tahsili istemine ilişkin olup, bu alacağın davalı şirketin de kabulünde bulunması ve alacak hakkını mahkeme ilamına da bağlatmakta hukuki yararının bulunması karşısında, mahkemece borçlu olan davalı şirkete karşı açılan davada davacının alacak hakkının hüküm altına alınması gerektiği- Davacının alacağını tahsil edememesi doğrudan zararı olup, davalı yöneticilerin kasıtlı ve hileli eylemleri sonucu davalı şirketin mal varlığını azaltmaları nedeniyle alacağının tahsil imkanını ortadan kaldırdıklarını iddia ettiği davalı yöneticilere karşı açılan davada davacı, davalı yöneticiye ait taşınmaz üzerine yapılan inşaatın davalı şirket tarafından yapılmasına rağmen tüm bağımsız bölümlerin arsa sahibi davalı yönetici adına tescil edilerek alacaklıların zarara uğratıldığını, aslında bağımsız yönetici adına tescil edilerek alacaklıların zarara uğratıldığını, aslında bağımsız bölümlerin şirkete ait olduğunu ve bir kısmının davalı şirket tarafından satıldığını ileri sürmüş olmasına göre, mahkemece davalı yöneticiye ait taşınmaz üzerine inşaatı yapan davalı şirkete bu ediminin karşılığında bir ödeme yapılıp yapılmadığı, bağımsız bölümlerin davalı şirket tarafından satılıp satılmadığı satım bedellerini şirketin alıp almadığı hususları üzerinde durularak sonucuna göre davalı yöneticilerin alacakların tahsilini engellemek için şirketin mal varlığını azalttıkları yönündeki iddiasının açıklığa kavuşturulması gerektiği-
Davacı ile dava dışı kişiye ait bulunan dava konusu hesabın teselsüllü müşterek hesap mahiyetinde olmasına ve davalı bankanın sorumluluğunun BK. mad. 41, 55 ve TTK. mad. 336'dan kaynaklanmasına, davacının zararının parasını off-shore bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren doğması nedeniyle zamanaşımı süresinin bu tarihten itibaren başlayacak bulunmasına göre, yatırılan paranın davalı bankaya yatırıldığı tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı banka ve borcu üstlenen TMSF'den tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
HMK'nun 266 ncı maddesine açıkça aykırı biçimde görüşüne başvurulan ve hukuki değerlendirme içeren bilirkişi raporunda bankacılık mevzuatındaki özel düzenlemelerin hüküm ve sonuçları görmezden gelinerek hükme esas alınmış olup, bir tüzel kişilik taşıyan ve anonim şirket olarak kurulan bankaların yönetici ve denetçilerinin şahsi iflası, TMK. ve TTK. ile getirilen genel hükümlerden tamamen ayrı olacak biçimde bankacılık mevzuatı ile düzenlendiğinden özel düzenlemenin bulunduğu yerde, genel hükümlerden hareketle ve hatalı hukuki değerlendirmelerle hüküm kurulamayacağı-
  • 1
  • 2
  • kayıt gösteriliyor