Maersk Line A/S'nin Danimarka'da kurulu yabancı bir şirket olduğu, taşıyıcı şirket ve konşimentoyu düzenleyen acente ile geminin yabancı olması nedeniyle yabancılık unsuru taşıdığı, dava konusunun Türk mahkemelerinin yetkisinin münhasır yetki esasına göre düzenlenmiş bir konuya ilişkin olmayıp deniz taşımasından kaynaklandığı, konişmentonun 26 ncı maddesinde düzenlenen yetki klozunun halefiyet hükümlerine göre davacı şirketi de bağladığı, konişmentodaki yetki şartına göre somut uyuşmazlık yönünden Londra'da bulunan İngiliz Yüksek Adalet Mahkemesinin yetkili olduğu-
Alacaklı tarafından borçlu ...... Isimli Gemi Donatanı ............... S.A.'ya izafeten .............. Gemi Acenteliği ve Taşımacılık Ltd. Şti. aleyhinde taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamsız takip (ör 8) başlatıldığı, burada borçlunun sadece Gemi Donatanı ................. Sa olduğu, acente ............ Gemi Acenteliği ve Taşımacılık Ltd. Şti.'nin borçtan herhangi bir sorumluluğunun olmadığı, sadece TTK'nın 105. maddesi gereğince donatanı takip ve davada aracılık yaptığı işler ile sınırlı olarak temsil ettiği, takip dosyasında bulunan ............. tarihli vekaletnamede de vekil edenin ............. Gemi Acenteliği ve Taşımacılık Ltd. Şti. olduğu, asıl borçlu ................ SA tarafından verilmiş bir vekaletnamenin olmadığı gibi, icra müdürlüğünün borçlu ya da vekili aleyhine herhangi bir işlem yapmadığı, icra müdürlüğü kararının tespit niteliğinde olduğu, bu nedenle şikayetçinin tespit niteliğinde olan karara karşı şikayet yoluna başvurmasında hukuki yararının olmadığı-
Alacaklıya acente olarak bir borçları bulunmadığı ve kendilerine (acenteye) borçlu şirkete izafeten ödeme emri gönderilemeyeceği-
Geminin 26.08.2017 günü saat 17.19'da Boğaz'a girmeden demirlediği, Boğaz geçişi izni için beklemeye başladığı, ancak 27.08.2017 tarihinde deniz kazasına maruz kaldığı, olayın geminin Boğaz geçişini yapamadan meydana geldiği, TTK m.105 (2) hükmü gereğince, gemiye verilen hizmet nedeniyle geminin acentesinden ancak gemi donatanına izafeten talepte bulunulabileceği, davalı kuruluşun verdiği hizmet karşılığında tahakkuk ettirdiği hizmet alacağını gemi donatanına veya ona izafeten acenteye değil, doğrudan davacı acenteye yapmış olmasının, TTK m.105 (3) hükmüne aykırılık teşkil ettiği-
İlamda belirtilen asıl borçlu şirket aleyhine takip yapılıp icra emri çıkartılabilecektir ancak ilamda davalı olarak yer almayan şikayetçi acente aleyhine takip yapılması mümkün değilse de asıl borçluya izafeten acente aleyhine takip yapılıp icra emri çıkartılabileceğinden icra emrinin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Alacaklının acentelik ücretine ilişkin faturaya dayalı olarak takip başlattığı, donatana izafeten şikayette bulunan şirketin takip dayanağı fatura konusu acentelik ücretine aracılık ettiğine ilişkin dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığı anlaşıldığından, TTK’nun 105/2. maddesi gereği şikayetin aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Acenteye müvekkili namına husumet yöneltilmesi ancak aracılık ettiği işlerle ve 6102 sayılı TTK'nın 103. maddesinde belirtilen hallerle sınırlı olup, somut olayda davalının dava konusu taşıma işinde acente sıfatıyla aracılık yapmadığına yönelik savunması üzerinde durulmaksızın davalı tarafça yapılan yetki itirazının kabulü ile yetkisizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı, bu durumda, mahkemece davalının söz konusu taşıma işinde davalı şirket acentesi sıfatıyla aracılık faaliyeti yapıp yapmadığı konusunda taraf delilleri toplanarak, husumet yöneltilen şirketin davalı şirketin acentesi olmadığının saptanması halinde davalı şirkete tebligat yapılmak suretiyle taraf teşkilinin sağlanması gerekeceği-
Sigorta acentesinin şahsi kusuru nedeniyle (poliçenin eksik ve hatalı düzenlendiğinden bahisle) açılan davanın doğrudan sigorta acentesine yöneltilip yöneltilemeyeceği-
Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak dava konusu uyuşmazlık üzerinde bir inceleme yapılması halinde, “yeniden esas hakkında bir karar” verilmesi gerektiği- 7251 s. K. ile HMK’nın 356. maddesine eklenen 2. fıkranın farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte olmadığı-
Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar bakımından taraflar yetki sözleşmesi yapabilirlerse de, Türk mahkemelerinin MÖHUK 47. maddesine istinaden münhasır yetkisinin olduğu hallerde bu yönde bir sözleşme yapılmasının mümkün olmadığı, TTK. mad. 105/2 son cümle uyarınca, yabancı tacirler hesabına acentelik yapanlar bakımından müvekkili adına Türkiye’de dava açılması halinde sözleşmedeki yetki şartının MÖHUK gereğince geçersizliği öngörüldüğüne göre, madde hükmü ile bu nitelikteki uyuşmazlık bakımından Türk mahkemelerinin münhasır yetki taşıdığının kabul edilmesi gerekeceği-