Korunma kararının kaldırılmasına yönelik davanın hakkında korunma kararı alınmış olan çocuğa, çocuk ergin değilse yasal temsilcisine (veli veya vasisine) yöneltilmesi gerektiği-
Korunma kararının kaldırılmasına yönelik davanın hakkında korunma kararı alınmış olan çocuğa, çocuk ergin değilse yasal temsilcisine (veli veya vasisine) yöneltilmesi gerektiği- Tebligatta beyanda bulunan komşu isimden imtina ettiğinden tebligatın usulsüz olduğu-
Fiili ayrılık sırasında ve hâlen davalı baba yanında kalan çocukların velayet haklarının Türkiye'den ayrılarak Almanya'ya yerleşen davacı anneye verilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı- Dava açıldıktan sonra 18 yaşını dolduran çocuk hakkındaki velayet davasının konusuz kaldığı- Davanın açıldığı tarihte 3 yaşında ise de, hali hazırda kendi görüşlerini ifade edebilecek olgunluğa eriştiği (idrak çağına geldiği) anlaşılan çocuğun mahkemece kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda bizzat dinlenilmesi, görüşlerini gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağının sağlanması; ifade edecekleri görüşlerin, çıkarlarına ters düşmediği takdirde, buna değer verilmesi gerektiği- "Küçüğün dava açıldığı tarihte 3 yaşında olduğu ve anne özlemi çektiği, davacı annenin velayet görevini yerine getirebilecek yeterliliğe sahip olduğu, bu nedenle küçüğün velayetinin anneye verilmesine ilişkin direnme kararının onanması gerektiği", "dava tarihinden sonra idrak çağına gelen çocuğun görüşüne başvurulması durumunda tespit edilecek beyanın mahkemeyi bağlamayacağı" , "yargılama süreci gözetildiğinde davaya konu küçüğün ergin olması, dolayısıyla davanın konusuz kalması sonucunu da doğuracağı, annenin Almanya'da yaşadığı ortamın belirsizliği ve küçüğün alıştığı çevre ile kardeşlerinden ayrılmaması hususları dikkate alındığında Özel Daire bozma kararının doğru olduğu" görüşlerinin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı ile davalının evlilik dışı birlikteliğinden doğan küçüğün 2008 doğumlu olduğu, davalının 2008'de çocuğu Çocuk Yuvasına bıraktığı ve evlat edinilmesine de izin verdiği, bunun üzerine mahkemece küçüğün kuruma yerleştirilmesine ve evlat edinme işlemleri sırasında anne ve babasının rızasının aranmamasına karar verildiği, 2008'de evlat edinme öncesi geçici bakım sözleşmesi ile müdahil aileye teslim edildiği, davacının bu durumu öğrenmesiyle 2009'da tanıma davası açtığı, yargılama neticesinde davanın kabulü ile küçüğün tanınarak nüfusta davacı hanesine kaydedilmesine karar verildiği-Davacının, bir baba olarak kendisine tanınan velayet hakkını kullanmak istediğini ileri sürerek, küçük hakkında verilmiş olan koruma kararının kaldırılması ile velayetin davalı anneden ve vasiden kaldırılarak tarafına verilmesini talep ettiği görülmüşse de, küçüğün henüz 2,5 aylık iken müdahil aileye teslim edildiği,müdahil çift ile çocuk arasında anne-baba-çocuk ilişkisinin tam olarak kurulduğu ve aralarında güçlü bir bağ olduğu; davacı babanın ise küçük için yabancı olarak algılandığı, evlatlık olarak verilen çocuklara evlat edinme işlemlerine dair bilgilerin çocuk 4-6 yaşında iken verilmesi gerektiği, küçüğün yaşı itibariyle biyolojik babasına ilişkin bilgileri kavrayabilecek durumda olmadığı, çocuğun anne-baba olarak hitap ettiği müdahil çiftten ayrılmasının ebeveyn kaybı sonucunu doğuracağı ve küçükte travmaya sebep olacağı-Sosyal hizmet uzmanı tarafından düzenlenen ...2010 tarihli raporda, davacının anne ve babası ile kardeişinin "davacının çocuğun bakımını üstlenemeyeceklerini" ifade ettiği hususlarına yer verildiği, davacı babanın tanıma davası açması ile sıcağı sıcağına düzenlenen bu rapordan 3-4 yıl sonra alınan aksi yöndeki raporlara itibar edilmeyeceği, aylık gelirinin belgelere dayanmadığı gözetildiğinde, küçüğün velâyetinin davacı babaya verilmesi halinde yaşı ve alışageldiği ortamdan koparılmasının onun bedeni, ruhi ve ahlaki gelişimine olumsuz etki yapacağı, sürdürdüğü tüm yaşamının değişeceği anlaşılmakta olup küçüğün bakımını ve sorumluluğunu taşıyabilecek yeterliliğe sahip olduğu yönünde güven telkin etmeyen davacı baba yerine küçüğün üstün yararı için kendisini evlat edinmek isteyen müdahil aile yanında kalmasının çok daha uygun olacağı-
Mahkemece iade halinde çocuğun fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz kalıp kalmayacağı ya da başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşeceği yolunda ciddi bir riskin bulunup bulunmadığı konusunda sosyal çalışmacı, psikolog veya pedagog gibi bir uzmandan rapor alınarak gerektiğinde çocuk da dinlenilerek, sonucu uyarınca çocuğun iadesi hususunun değerlendirilmesi gerekeceği-
Korunmaya ihtiyacı olan çocuklar hakkında koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun menfaatleri bakımından kendisinin bulunduğu yerdeki hakim tarafından da alınması gerekeceği-
Korunma kararının kaldırılmasına ilişkin davaya aile mahkemesi kurulmayan yerlerde "aile mahkemesi" sıfatıyla bakılması gerekeceği-
Mahkemece velayet hususunda uzman raporu alınmış ise de; alınan raporda anne ile görüşme yapılamadığı, ev sahibinin anne hakkında bilgisine başvurulduğu belirtildiğinden, gerçekleşen bu durum karşısında kanıtlanamayan davanın reddi gerekirken yetersiz uzman raporuna dayanılarak, annenin velayet hakkının kaldırılmasına karar verilemeyeceği-
Sözleşme ile merkezi makamlara yüklenen yükümlülükler (Sözleşme m. 7) ve sözleşmenin uygulanmasını sağlamaya yönelik usul ve esasları düzenleyen 04.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5717 sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Yön ve Kapsamına Dair Kanun hükümleri gözetildiğinde (md. 7/2, 9/1, 17/2) davanın merkezi makam adına mahalli Cumhuriyet Savcısının katılımı ve huzuru ile görülmesi gerekeceği-
Dava, uluslararası çocuk kaçırmanın hukuki veçhelerine dair lahey sözleşmesi hükümlerine göre çocuğun mutad meskeninin bulunduğu ülkeye iadesi isteğine ilişkin olduğundan; merkezi makam adına dava açan mahalli cumhuriyet savcısına usulüne uygun duruşma günü tebliğ edilip duruşmalara katılımı sağlanmadan ve gösterdiği takdirde delilleri toplanmadan karar verilemeyeceği-