Kendi payından fazlasını ödeyenin diğer müteselsil borçlulara karşı rücu hakkı saklı kalmak kaydıyla, her bir borçlu yönünden kusurlarına karşılık gelen miktar ayrılmaksızın teselsül kurallarına göre sorumluluklarına karar verilmesi gerektiği- İş kazası veya meslek hastalığına birlikte sebebiyet veren sorumluların işveren ve üçüncü kişi olması durumunda ise, işverenden istenebilecek gerçek zararın aşılmamak üzere işverenin müteselsilen sorumlu olacağı tutar, 1. fıkra gereğince kendi kusur payı gözetilerek sorumlu tutulacağı miktarın (gelirin ilk peşin sermaye değeri X işverenin kusur oranı), üçüncü kişinin 4. fıkraya göre sorumlu olacağı tutar (gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı X üçüncü kişinin kusur oranı) ile toplamı kadar, kanun koyucunun getirdiği “gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı” sınırlaması karşısında üçüncü kişinin müteselsilen sorumlu tutulacağı miktarın ise, gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı ile işveren de dahil olmak üzere tüm davalıların kusurları toplamının çarpımı sonucu elde edilecek tutar kadar olması gerektiği- Gerçek zarar hesabının, tazminat hukukuna ilişkin genel ilkeler doğrultusunda yapılması gerektiği- Ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 tablosunun bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınması gerektiği-
2926 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun'un 4,b/4. maddesi kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Kanunun yapılandırmaya ilişkin hükümlerinden yararlanılması istemi-
5510 sayılı Kanun kapsamında tarımsal faaliyete dayalı sigortalılığın tespiti istemine ilişkin davada, , davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için mahkemece araştırılacak hususular-
Davacının iddia ve talebi, 01.10.2008 tarihinden öncesi süre için 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın tespiti talebine ilişkin ise; mahkemece, 510 sayılı Yasanın 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren geçici 8. maddesi gereği davanın reddine karar verilmesi; ancak davacının iddia ve talebi, 2926 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığın tespiti talebine ilişkin ise; 5510 sayılı Yasanın Geçici 8. maddesinde “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç…” ibaresi kullanıldığından 2926 sayılı Yasa (5510 sayılı Yasa 4/1-b-4)kapsamındaki sigortalığın tespiti davalarında uygulanmayacağı esas alınarak 2926 sayılı Yasa esas alınarak sigortalılık şartlarının varlığı usulünce araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının Türk vatandaşı olması nedeniyle borçlanma başvurusunda bulunmasına yasal herhangi bir engel bulunmadığı gibi bu yönde bir başvurusu ve kurumun aksi yönde bir kararı da bulunmadığından davacının “günlük borçlanma tutarının dava tarihine göre belirlenmesi” isteminin hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti istemlerine ilişkin davada, o dönemde, davacının 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılık iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvurusu, prim ödemesi, ürün satışı veya bu satışlardan yapılan prim tevkifatı bulunup bulunmadığı anılan araştırma ilkeleri çerçevesinde araştırılmalı, davacı tarafından sunulan Toprak Mahsulleri Ofisi Alım Fişi dikkate alınarak ürün teslimi nedeniyle tevkifat yapılıp yapılmadığı belirlenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Türkiye Ziraat Odalar Birliğinden davacının ihtilaflı dönemde sahip olduğu taşınmaz miktarı ve niteliğine göre bu taşınmazlarda bulunulan tarımsal faaliyete ilişkin masraflar düşüldükten sonra kalan gelirin aylık ortalamasının prime esas günlük kazanç alt sınırının 2009 yılı için 16, 2010 yılı için 17 ve 2011 yılı için 18 katından az olup olmadığı sorularak, davacının 5510 sayılı yasanın 6/1-ı bendi kapsamına girip girmediği belirlenerek, sonucuna göre talebe konu çakışan dönemde anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde sigortalı sayılıp sayılmayacağı irdelenerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği- Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları halinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığının durdurulacağı- Durdurulan sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmeyeceği ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmeyeceği-
Davacının çakışan dönemlerde 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı olduğunun tespiti ile yaşlılık aylığı tahsisi talebine ilişkin davada; ihtilaf konusu olan 14.03.1995-30.03.1995 döneminde, davacının hangi tarihler arasında limited şirket olduğu, hisse devrinin bulunup bulunmadığı araştırılarak, çakışan dönemde, 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirlenmeli, 13.06.2007-27.03.2008 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanuna tabi sigortalılığın dayanağı olan limited şirket ortaklığının bulunmadığı ve bu dönemdeki 506 sayılı Kanuna tabi sigortalılığın geçerli olduğu kabul edilmeli, 27.03.2008-19.11.2008 tarihleri arasındaki dönemde 506 sayılı Kanuna tabi çalışmaların bildirildiği işverenin davacının ortağı olduğu limited şirket olduğu, davacının kendi işini yapan kişi konumunda olduğu ve çalışmasının hizmet akdine değil vekalet akdine dayalı olduğu, bu itibarla anılan dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olamayacağı gözetilmeli, 19.11.2008-28.02.2011 tarihleri arasındaki dönem yönünden ise ,davacının hangi tarihler arasında limited şirket ortağı olduğu, hisse devrinin bulunup bulunmadığı ve bu konuda ortaklar kurulunca karar verildiği tarih araştırılarak, şirketin tasfiye sürecine girdiğinin anlaşılması halinde, tasfiyenin hangi tarihte başlayıp sona erdiği, 5510 sayılı Yasanın 9.maddesindeki yasal düzenleme kapsamında davacının kuruma başvurusunun bulunup bulunmadığı belirlenerek, çakışan dönemde, 5510 sayılı Yasanın 4/1-a ve b maddelerine göre sigortalı olarak kabul edilmesi gereken süre, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde belirleneceği-
Sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu, davaya konu dönemde iş yerinin mevcudiyeti ve faal olup olmadığı titizlikle araştırılıp belirlenmeli, bu bağlamda, komşu işyeri işverenleri ile varsa bordroda kayıtlı tanıklar belirlenip, gerek işyerinin varlığı ve akıbetine, gerekse çalışma iddiasının varlığı ve gerçekliğine yönelik beyanları saptanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin sorumluluğunu düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 21. maddesinin birinci fıkrasında; sigortalıya ya da ölümü halinde hak sahiplerine bağlanan gelirler ile yapılan harcama ve ödemelerin işverenden rücuen tahsili koşulları düzenlenmiş olup; işverenin sorumluluğu için, zarara uğrayanın sigortalı olması, zararı meydana getiren olayın iş kazası veya meslek hastalığı niteliğinde bulunması, zararın meydana gelmesinde işverenin kastının veya sigortalının sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketinin ve bu hareket ile meydana gelen iş kazası ve meslek hastalığı arasında illiyet bağının bulunması gerektiği- İşverenin, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğine ilişkin mevzuatın kendisine yüklediği, objektif olarak mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve bu nedenle iş kazası veya meslek hastalığı şeklinde sosyal sigorta riskinin gerçekleşmesi halinde, kusur esasına göre meydana gelen zararlardan Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı rücuen sorumlu olduğu- İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edilebileceği-