10. HD. 22.09.2022 T. E: 8835, K: 11086
Dava, ölüm aylığının kesilmesine dair Kurum işleminin iptali, kesildiği tarihten itibaren aylığının yeniden bağlanması istemine ilişkindir...
Davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığına ilişkin tespit içeren sosyal güvenlik denetmen raporunun aksinin toplanan deliler kapsamında ispat edilip edilmediği; buradan varılacak sonuca göre davanın kabulünün mü yoksa reddinin mi gerektiği noktasında toplandığı-
Davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığına ilişkin tespiti içeren Sosyal Güvenlik Kurumu denetmen raporunun aksinin toplanan delillerle ispatlanıp ispatlanmadığına ilişkin uyuşmazlıkta, Kurum denetmeni tarafından resmî ikametgah adresi Kimlik Paylaşım Sisteminde bulunmayan eski eşin çalıştığı işyerinden adresini bildirir belge talep edilmesi üzerine talep tarihinden sonra eski eş tarafından adres kaydı yapıldığı, davacının oturduğu apartmanın yöneticisinin "davacı ve eski eşinin evli olduklarını tahmin ettiğini, boşandıklarını bilmediğini beyan ettiği" ve apartman dairesinin aidat makbuzları ve gelir-gider defter kayıtlarının eski eş adına olduğu,  tanıkların çelişkili ifadeler verdikleri, "davacı ve eşinin boşandığını bilmediklerini, bu durumu sonradan öğrendiklerini" beyan ettikleri, getirtilen seçmen kayıtlarında davacı ve eşinin boşandıkları döneme tekabül eden seçimde adreslerinin aynı olduğu, aynı sandıkta peş peşe sıra numarası ile oy kullandıkları, sonraki seçmen kayıt güncelleme bilgilerinde de davacı ile eski eşinin adreslerinin aynı olduğu, aynı sandıkta peş peşe sıra numarası ile kayıtları oldukları gözetildiğinde, 5510 s. Kanun’un 59/2. maddesi uyarınca sosyal güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin aksinin ispatlanamamış olduğu-
Davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşadığı yönünde tespit içeren denetmen raporunun aksinin toplanan deliller ile ispatlanıp ispatlanamadığı; buradan varılacak sonuca göre asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine mi yoksa asıl davanın reddine, birleşen davanın kabulüne mi karar verilmesi gerektiği-
Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlığın yersiz sağlık giderine ilişkin 5.164,71TL tutarındaki miktar yönünden davanın reddi gerekip gerekmediği noktasında toplandığı dikkate alındığında; Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilebilirlik sınırının altında kaldığından, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının boşandığı eşiyle eylemli olarak birlikte yaşadığı kesinleşen eldeki davada Kurum tarafından hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla davacıya yapılan sağlık harcamalarının tahsilinin mümkün olup olmadığı, davacının her durumda Sosyal Güvenlik Kurumunun sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkının bulunup bulunmadığı-
Somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgular bir arada değerlendirildiğinde; davacı ve boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadıkları, bu yönde tespit içeren sosyal güvenlik denetmen raporunun aksi ispat edilemediği, bu nedenle davanın reddi gerektiği- Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, dosya kapsamındaki delillere göre davacı ile boşandığı eşinin fiilen birlikte yaşadıklarına dair kesin bir kanaat oluşmasının mümkün bulunmadığı, bu nedenle mahkeme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüşün Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesi uyarınca, boşanma tarihi itibariyle, gerçek/samimi boşanma iradesine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren, her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda bağlanan gelirin veya aylığın kesilmesinin zorunlu olduğu - Somut olayda, 01.04.2010 tarihinden sonraki dönem yönünden, davacının boşandığı eşi ile fiilen birlikte yaşamaya devam edip etmediği konusunda işin esasına girilerek, toplanan deliller ve gerekirse araştırma genişletilerek toplanacak deliller değerlendirilmek suretiyle karar verilmesi gerektiği-
5510 sayılı Yasa'nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkin davada 5510 sayılı yasanın 56. maddesinde boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden; gerek kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin veyahut samimiliğinin araştırılıp ortaya konulmasının söz konusu olmaması gerektiği- Boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma, irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulamasının yapılmaması gerektiği- Kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı- Boşanma tarihi itibariyle gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008'den itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunduğu- Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile kurumun geri alım (istirdat) hakkı hususunda ise eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemelerin yasal dayanaktan yoksun-yersiz olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiği için eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemesi, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkukunun söz konusu olmaması gerektiği- Birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda da işbu madde hükmünün uygulanacağı- Herhangi bir kapsamda genel sağlık sigortalısı veya genel sağlık sigortalısının bakmakla yükümlü olduğu kişi kapsamında sağlık yardımlarından yararlanma hakkı bulunmayan kişiler 5510 sayılı Kanunun 60.maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olarak tescil edilmekte olup, anılan kapsamda tescil edilen bu kişilerin tescil tarihinden itibaren yerleşim yerlerinin bulunduğu yerdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarına müracaat ederek gelir testi yaptırmaları gerektiği- 5510 sayılı Kanunun 60/1-g bendi ile artık herkesin genel sağlık sigortası kapsamına alındığı ve her durumda sağlık hizmeti alabileceğini düşünmenin hatalı olduğu- Koşulları taşımayan kişinin sağlık hizmeti alamayacağı ve koşulları Kurum sağlayabilirdi mantığıyla (davacının 67. madde kapsamında gelir testine tabi tutulmasıyla oluşacak ihtilafa konu dönemdeki prim borçlarının Kurum tarafından tahsilinin mümkün olması) Kurum’un yersiz tedavi giderlerini tahsil imkanının engellenmesinin hem sosyal güvenlik sistemini aksatacak bir durum olup hem de yasa koyucunun amacını aşar mahiyette olduğu-