7251 s. K. ile 6100 s. HMK'da yapılan değişiklikle; yargılamanın yenilenmesine ilişkin kararların istinaf yoluna tabi tutulduğu- Yargılamanın yenilenmesinin, Harçlar Kanunu'nun 10. ve HUMK'nun 449. ile HMK'nun 381/1. maddelerinde açıkça düzenlendiği üzere; bağımsız bir dava niteliğinde ve bu durumda, mahkemece verilen kararın da yeni bir karar olduğu- Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde; yargılanmanın yenilenmesi talebi hakkında ilk derece mahkemesince verilen kabul veya ret kararları, istinaf kanun yolunun yürürlüğe girdiği tarihten önce verilmişse, temyiz ve tashihi karar yoluna; sonra verilmişse, istinaf ve temyiz yoluna tabi olacağı-
Davalının kısıtlanarak annesinin vasi olarak tayin olmasına karşın yargılama sürecinde kısıtlının vasisi tarafından temsil edilmemesi halinde yargılamanın iadesi sebebinin oluşacağı-
Anayasa Mahkemesince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilen karar üzerine, ilk derece mahkemesince artık önceki kararlardan bağımsız olarak Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı çerçevesinde yeni ve ayrı bir inceleme yapılması gerektiği- HMK. mad. 374/4 kapsamından bağımsız olarak, bu ilk derece mahkemesinin kararına karşı temyiz yoluna değil; istinaf yoluna başvurulması gerekeceği-
Yargılamanın yenilenmesi talebinin harcı yatırılarak ayrı bir dava olarak esasa kaydedilmesi, diğer davalarda olduğu gibi HMK. mad. 122 vd.ndaki yargılama aşamalarına göre gerekli usuli işlemlerin yürütülmesi gerektiği-
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 107. maddesinden kaynaklanan alacak istemi-
Davacılar vekili tarafından icra takip dosyasından örnek alındıktan sonra ihalenin feshi davası ve temyize konu yargılamanın yenilenmesi davası ikame edilmiş olup mahkemece, davacıların öğrenme tarihinin davacılar vekilinin icra dosyasından dilekçe sunarak dosyadan suret aldığı tarih olduğu ve yargılamanın yenilenmesi talebinin süresi içerisinde yapıldığının kabulü ile davanın kaldığı yerden devam edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Yargılamanın iadesini isteyen davacı tarafından herhangi bir harç yatırılmadığı, mahkemece bu hususun gözardı edildiği ve davanın ayrı bir dava olarak yeni esasa kaydedilmediğinden, dava konusu taşınmazın değeri üzerinden harç alınması ve davanın yeni bir esasa kaydedilmesinden sonra işin esasına girilmesi gerekeceği-
Yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan kişi tarafından açılan yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkin dava reddedildiğine göre, kendisini vekille temsil ettiren karşı taraf lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı tarafın ileri sürdüğü hususun HMK'da düzenlenen tahdidi sebeplerden biri olduğu, iddia edilen hususların yargılamanın iadesi sebeplerinden olmadığı gerekçesiyle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olduğu-
Temsil olunan yetkisiz temsilcinin yaptığı sözleşmeye icazet verebileceği ve icazet verdiği takdirde de temsilcinin yapmış olduğu hukuki işlem temsil olunanı bağlayacağı, temsilcinin yaptığı inanç sözleşmesindeki koşullara uygun davranan ve sonraki hukuki işlemlerini bu doğrultuda gerçekleştiren murisin inanç sözleşmesine icazet vermiş olduğu- Murisin inanç sözleşmesine icazet vermediğinin kabulü hâlinde, oldukça değerli ve kira gelirleri de yüksek olan taşınmazların çok uzun yıllar boyunca davacı şirket tarafından tasarruf edilmesine ses çıkarmamış olmasının hayatın olağan akışıyla bağdaştırılmasının da mümkün olmadığı- Bizzat muris tarafından açılan ferağa icbar davasının ilk oturumunda davacı şirket vekilinin davayı kabul etmesi ve bu davada verilen tescil kararının temyiz edilmeksizin kesinleştirilmiş olmasının inanç sözleşmesinin bir gereği olarak yapılmış olduğu, zira, inanç sözleşmesinde tarafların, sadece taşınmazlar hakkında satış vaadi sözleşmesi yapılması hususunda değil, ileride gerektiğinde tapuca kati olarak devirlerinin de sağlanması mümkün olmak üzere anlaşmış olduğu- İ. sözleşmelerinin kendine özgü sözleşmeler olması nedeniyle davacı şirketin o dava sırasında satış vaadi sözleşmesinin inançlı olarak yapıldığı yönünde bir savunma ile temlik işlemine karşı koymaması nedeniyle satış vaadi sözleşmesinin hukukiliğinin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gibi davacının eldeki davada ileri sürdüğü iddiaların da iyi niyet kurallarına aykırı olduğundan söz edilemeyeceği- "İ.lı işlemin belgesi olarak dosyaya sunulan adi belgenin düzenlendiği tarihte vekilin davalıların murisinin vekili olduğuna dair bir vekâletname bulunmadığı gibi nam ve hesabına inanç sözleşmesi yapılan murisin bu sözleşmeye sonradan icazet verdiğinin de kabul edilemeyeceği, böyle olunca anılan belgenin geçersiz olduğu, kaldı ki ferağa icbar davası sırasında davacı şirket vekilinin hiç bir çekince ileri sürmeksizin ve taşınmaz bedellerinin de tahsil edildiğini belirterek davayı kabul ettiği, tüm bu olgular bir arada değerlendirildiğinde eldeki davanın kanıtlanamadığı" şeklindeki görüşün ve " belgenin bir inanç sözleşmesi niteliğinde bulunmasına ve dosya kapsamındaki delillere göre kendi nam ve hesabına sözleşme yapılan murisin bu sözleşmeye icazet verdiğinin anlaşılmasına karşın, davalılar tarafından sözleşme altındaki imzanın vekile ait olmadığı iddia edildiğinden bu iddianın da araştırılması gerektiği" yönündeki görüşün (mahkeme huzurunda bizzat dinlenen vekilin davalılar murisinin verdiği yetkiye dayanarak inanç sözleşmesinin yapıldığını ve altındaki imzanın kendisine ait olduğunu beyan etmiş olması karşısında) HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-