İflas erteleme davalarında genel dava teorisinden ayrık olarak dava tarihinden sonraki gelişen durumlar da nazara alınarak karar verilmesi gerekeceğinden dosyaya sunulan son kayyım raporlarında şirketin faaliyetini durdurduğu ve bilirkişi raporunda da şirketin borca batıklığının arttığı belirlendiğinden Dairenin onama kararının bozularak iflas ertelemenin kaldırılması gerekeceği-
Bilirkişi raporu ile kayyım raporları arasında farklı tespitlere yer verilmiş olup mahkemece bilirkişi raporuna itibar edilmeme gerekçesi tam olarak açıklanmadan, kayyım raporları nazara alınarak iflas erteleme talebinin davacı şirket yönünden kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Şirketlerin borca batık olup olmadığının tespiti TTK'nın 376. maddesinde gösterilen şekilde belirlenmesi gerekeceği-
İflasın ertelenmesinin, borca batık durumda bulunan şirket tarafından sunulan; somut öngörüler içeren, ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde bu durumdan kurtulması kuvvetle muhtemel bulunan kooperatiflerle sermaye şirketleri için öngörülmüş bir hukuki korunma yolu olduğu- İflasın ertelenebilmesi için şirketin borca batık durumda olması, sunulacak ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi kapsamında şirketin mali durumunu düzeltebileceğine dair somut veriler ileri sürmesi ve fevkalade mühletten yararlanmamış olması gerektiği- Mahkemenin, borca batıklığı, TTK’nın 376. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tespit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlemesi gerekeceği- Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, grektiğinde keşif yapılıp rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmesi gerekeceği- Borca batıklığın tespitinde sadece davacının kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulması gerekeceği-
Şirketin İİK'nın 179. ve TTK'nın 376. maddeleri uyarınca iflasına karar verilebilmesi için borca batıklığın tesbitinin şart olduğu- İflas kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece bu tesbitin yapılması için davacı tarafça bilirkişilerin ücretinin karşılanması adına avans yatırılmaması halinde HMK'nın 325. maddesi uyarınca bu giderin ileride ilgili taraftan tahsil edilmek üzere hazineden (suç üstü ödeneğinden) karşılanması gerektiği-
Haklı nedenle limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemi-
Mahkemece her ne kadar davacı tarafça daha önce açılıp borca batık olmadığından bahisle red edilen ancak tebliğe çıkarılmadığından kesinleşmediği anlaşılan dava gerekçe gösterilerek derdestlik nedeniyle iş bu davanın usulden reddine karar verilmiş ise de İİK'nın 179/1 ve 6102 sayılı TTK'nın 376/3. maddeleri gözönüne alındığında davacı şirket yetkilisinin iş bu talebinin borca batıklık durumunun bildirimi, mahiyetinde olduğu, yasa gereği bildirimin zorunlu olduğu, mahkemece yapılan bu bildirim sonrasında borca batıklık durumunun araştırılarak şirketin borca batık olması halinde iflas kararı verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle davanın usulden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Önce, şirket varlıklarının rayiç değerlerinin ve borca batıklığın tespiti, bu şartın mevcut olduğunun anlaşılması halinde de, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının, somut verilere dayalı olarak, bilimsel şekilde değerlendirilmesi gerektiğinden, bu hususlarda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden önceki bilirkişi ve kayyım raporlarını, şirketin mali durumunu ve iyileştirme projesini değerlendiren; açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınıp, rapor içeriği 6100 sayılı HMK'nın 282. maddelerinde belirtildiği şekilde hukuksal değerlendirmeye tâbi tutularak bir karar verilmesi gerekmekeceği-
"Borçlunun aciz içerisinde olması" ibaresinin, İİK'nın 178. maddesinde sadece borçlunun müracaatıyla başvurulabilen doğrudan iflas sebepleri arasında sayılmış olduğu, somut olayda alacaklı tarafından borçlunun iflasının istenmiş olduğu gözetildiğinde bu ibarenin, dava dilekçesinin sonuç bölümündeki İİK'nın 179. madde hükmüne dayalı istemin dayanağı olarak kullanıldığının kabulünün gerektiği- Mahkeme kararının gerekçe bölümü ile hüküm sonucunun çelişkili olmasının, mahkeme kararlarının tereddüt doğurmayacak şekilde açık olması kuralına aykırılık oluşturduğu- Alacaklının dava dilekçesinde doğrudan iflas sebebini açıkça yazmasının gerekeceği, çünkü her doğrudan iflas sebebinin dayanağı olan vakıanın değişik olduğu ve bu vakıaların sonradan ileri sürülmesinin, iddianın, davanın genişletilmesi yasağına tabi olduğu- Bir sermaye şirketinin borca batıklık nedeniyle iflasının istenmesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespitinin gerektiği-
Şirketin iflası istemine ilişkin davada, davalı şirketin yönetim kayyımının raporunu mahkemeye vererek istifasının davacı ve davalıya davadan önce tebliğ edilip, dava ve karar tarihi itibariyle davalı şirketin yönetim kayyımının bulunmadığından, davacının bu davayı açma ve takip yetkisinin bulunmayıp bu ehliyetin yönetim kayyımına ait olduğunun ileri sürülemeyeceği-
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • kayıt gösteriliyor