Kişinin malvarlığında veya manevi varlığında ortaya çıkan eksilme olarak tanımlanan “zarar”ın oluşması, ona neden olanın tazminat yükümlülüğünü doğurduğu-Zararın ispatı esasen davacıya düşmekte ise de, hakim gerçek zararın miktarının ispat edilip edilemediğini gözeterek, ispat edilememişse bu zararı kendisi yasada belirtilen koşullarla tespit edecek; ardından da bu zararın giderilebilmesi için tazminat miktarını yine kanunda aranan usul ve esaslar çerçevesinde belirleyeceği- Hükmedilecek tazminat, hiçbir şekilde zarar miktarından fazla olamayacağı- Zarar miktarı tazminatın azami sınırını teşkil ettiği- Bir başka ifadeyle, tazminat miktarının hiçbir zaman gerçek zararı aşmaması gerektiği-Kısaca, tazminat miktarının belirlenmesinde, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunlu olup; burada ilke, zarar doğurucu eylemin, zarar görenin malvarlığında gerçekten ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da, o miktarda olacağı-
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya ...