İş Mahkemesi Hakiminin Borçlar Kanunu temel ilkeleri göz önünde tutularak ceza mahkemesinin kusur raporu oranlarıyla bağlı olmadığı-
Uyuşmazlığın; davalı şirket nezdinde 19.08.2005-06.02.2014 tarihleri arasında yedi dönem fasılalı olarak çalışan davacının 19.08.2005-21.11.2005; 20.10.2007-11.11.2008 ve 17.03.2013-06.02.2014 tarihleri arasında Rusya’da geçen çalışmaları dönemlerine ilişkin 17.08.2005, 18.10.2007 ve 18.03.2013 tarihli iş sözleşmelerinin ilgili hükümleri kapsamında Rusya Hukukunun uygulanması konusunda 5718 sayılı Kanun’un 27 nci maddesinin birinci fıkrasına uygun ve geçerli bir hukuk seçimi yapıp yapmadıkları ayrıca bu dönemlerde Rusya Hukukunun mutad işyeri hukuku olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre Rusya Hukukunun mu yoksa sözleşmelerde öngörülen hukuk seçiminin geçerli olmadığı ve daha sıkı ilişkili hukukun Türk Hukuku olduğu kabulüne göre Türk Hukukunun mu uygulanması gerektiği noktasında toplandığı-
Dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması, tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin ise gider avansı içinde değerlendirilmemesi gerektiği- Tanık deliline dayanılması sebebiyle istenilecek giderin delil avansı olduğu, bu masrafların gider avansı olarak kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Geçici hukuki koruma yollarından biri olan ihtiyati hacizde yakın ispat koşulunun gerçekleşmiş olması ve taşınmaz üzerinde banka ipoteklerinin bulunması da göz önünde bulundurulduğunda ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yasal şartların bulunduğu, ancak mahkemenin kararında davalının hangi taşınmaz ve araçlarına tedbir uygulanacağı belirtilmeden tüm taşınmaz ve araçlar üzerine ihtiyati haciz niteliğinde tedbir uygulanmasının usul ve yasaya uygun olmadığı anlaşılmakla ve Dairemizce istinaf aşamasında UYAP ortamından çıkarılan kayıtlardan davalı vekilinin dilekçesinde belirttiği davalı şirkete ait olduğu tespit edilen 5 adet araç üzerine tedbir kararı verilmesinin "tedbirde ölçülülük" ilkesine de uygun düşeceği-
Rücuan tazminat istemi-
Asıl işveren ve alt asıl işveren arasındaki sözleşmenin muvazaalı olması veya yasal unsurları taşımaması halinde, asıl işveren başlangıçtan beri gerçek işveren olduğundan, alt işverenin bu anlamda işverenlik sıfatı bulunmadığından, işe iade isteyen alt işveren işçisinin asıl işveren işyerine işe iadesine işe iadenin mali sonuçlarından gerçek işveren ile muvazaalı işlemin tarafı olan kişi, kurum veya kuruluşun müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği- Davalı A.Ş.'nin alt işveren şirketin işçilerinin kendi bünyelerinde hangi işleri yaptığına ilişkin bir liste sunduğu, bu listeye göre alt işveren işçilerinin rampada görevli olduğu, yemekhanede çay ve yemek servisi yapmakta olduğu, şubede satış yaptığı, oksijen, azot ve mtp dolum işi yaptıkları, co2 dolumu ve tüp boyama işi yaptıkları, tüp okutma, tüp bakımı, tüp test sorumlusu olarak çalıştıkları, karışım dolumcusu, operatör vs işleri yaptıkları, davacının ise, boyacı olarak işe alınmış olup, son 3 ayda dolum alanının sokaklarının genel temizliği işinde, rampaların temizliği, hurdalıkların temizlenmesi işinde çalıştırıldığı, davacının nakliye hizmet alım işinin sona ermesi nedeniyle iş akdine son verildiği, davacı dahil alt işveren şirketin işçilerinin emir ve talimatları davalı AŞ.'nin dolum tesisinde görevli idari personelden aldıklarının tanıkların ifadelerinde belirtildiği görülmekle, davalı A.Ş.'nin işçi temini maksadıyla diğer davalı Ltd. Şti. ile hizmet alım sözlemesi yaptığı çok açık olup, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olduğunu kabulü gerektiği-
Davacı, taraf dava dilekçesinde hafta içi ve hafta sonu 08:00-18:30 saatleri arasında çalıştığını iddia etmişse ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda günlük 12 saat çalışma kabul edilerek sonuca gidilmişse, talebin aşılması halinin söz konusu olduğu-
Uyuşmazlık, 696 sayılı KHK kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı işçiye kadroya geçişte düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesi ve toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre ödenmesi gereken ücretin tespiti ile davacının fark ücret, ikramiye ve ilave tediye alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı, alacakların hesaplanması ve uygulanan faiz oranına ilişkindir...
İş ile ilgili emir ve talimatların, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü yetkililerince verilmiş olsa dahi, bu hususun tek başına ilişkinin muvazaalı olduğunun kabulüne yeterli olmadığı, asıl işverenin, işin yapımına ilişkin genel emir ve talimatlar vermesinin olağan karşılanması gerektiği- İş sözleşmesi sözlü feshedildiğinden, feshin geçersizliğine karar verilmesinin isabetli olduğu, ancak fesih tarihi itibarıyla davalılar arasındaki ilişki muvazaaya dayanmadığından, davacının, davalı şirkete ait işyerine iadesine karar verilmesi gerekirken, davalı Karayolları Genel Müdürlüğüne ait işyerine iadesinin hatalı olduğu-
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçinin bu iddiasını ispatla yükümlü olduğu- İşçinin imzasını taşıyan bordronun sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğinde olduğu, bordronun sahteliği ileri sürülüp ispatlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği- Fazla çalışmanın ispatı konusunda iş yeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, iş yeri iç yazışmaları, delil niteliğinde kabul edildiği- Fazla çalışmanın bu tür yazılı belgelerle ispatlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları şahit beyanları ile sonuca gidilmesi gerektiği- Herkesçe bilinen genel bazı vakıaların da bu noktada gözönüne alınabileceği- İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığının araştırılması gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.