Somut olayda temlik 05.04.2012 tarihinde noterde yapılmış, takas def'i ise 09.04.2012 tarihli olup icra kefili konumunda olanlar, ilamdan kaynaklı alacakları nedeniyle takas-mahsup def'ini dosya alacağını temlik alana karşı da ileri sürebileceği, bu durumda takas def'inin incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken alacağın 05.04.2012 tarihinde temlik edildiğinden bahisle istemin reddinin isabetsiz olduğu-
Sıra cetveline kayıtlı olmayan davalı hakkında sıra cetveline itiraz davası açılamayacağı-
İcra dairelerinin icra işlerinde birinci derecede sorumlu oldukları yaptıkları işlemlerin bazılarında hiç takdir yetkisi bulunmadığı, takdir yetkisi tanınan hallerde takdir yetkisini kullanırken, ilgililerin menfaatlerini en iyi şekilde gözetmek zorunda oldukları ve yaptıkları işlemlerin yerindeliğinin denetiminin ancak şikayet yolu ile icra hakimliklerine ait yetki olduğu, icra müdürlüklerinin verdikleri karardan kendiliğinden dönerek yeni bir karar vermelerinin mümkün olmadığı–
İİK. mad. 134/2'de ihalenin feshini isteyebilecek ilgililerin sınırlı olarak, satış isteyen alacaklı, borçlu ve pey sürmek sureti ile ihaleye iştirak edenler şeklinde belirtildiği, satışı yapılan menkul hakkında, ihaleden önce kendi dosyasından satış isteminde bulunmayan haciz alacaklısının, ihalenin feshi davası açmaya yasal imkanı olmadığı- Alacaklı sıfatına haiz olduğunu belirten şirket, alacaklı olduğu takip dosyalarından ihale konusu menkul ile ilgili satış istemedikçe, ilgili sayılmayacağından satış kararında satış ilanının tebliğine karar verilen ilgililerden de sayılmayacağı-
Somut olayda; Katma Değer Vergisi’nin tahsil edildiği noktasında tartışmanın bulunmadığı, bu bağlamda verginin iadesinin muhatabı vergi dairesi olduğundan, mahkemece yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının, istinaf başvurusu üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebine bakan mahkemece davanın kabulü ile satış vaadi sözleşmesi borçluları adına olan tapu kayıtlarının iptali ile şikayetçi adına, bu hisseler üzerinde bulunan şerh ve takyidatları ile birlikte tapuya kayıt ve tesciline ilişkin mahkeme kararının taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşıldığından, bu ilam ortadan kaldırılmadığı sürece haciz şerhinin şikayetçi için de geçerli olduğu, icra mahkemesinin, asliye hukuk mahkemesinin bu ilamının aksine haciz kaldırma yetkisinin bulunmadığı-
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 s. BK'nın 179. maddesi hükmü, davalılar arasındaki devir teslim protokolü kapsamı ve davalı şirketin husumeti benimsemesi gözönüne alınarak, kabulüne karar verilen alacağın her iki davalıdan istem gibi mütelselsilen tahsiline karar verilmesi gerekirken, işletme devrinin 818 s. BK'nın "Alacağın Temliki ve Borçların Nakli" başlıklı Beşinci Babı'nın "B-Borcun Nakli" başlıklı bölümünde "V-Bir Mamelekin veya Bir İşletmenin Devralınması" başlığı altında düzenlenen 179. maddenin 2. fıkrasının, BK'nın 174. maddesi hükmünde düzenlenen (alacaklı ile borcu üstlenen arasındaki) borcun dış üstlenmesini ifade ettiği, ancak 179. madde hükmünün 174. madde hükmüne göre özel nitelikte ve kanun gereği borç devrini içerdiği gözetilmeden ve işletme devrinin BK'nın 173. madde hükmünde yer alan ve borçlu ile borcu üstlenen kişi arasında gerçekleşen borcun iç üstlenilmesi olmadığı gözden kaçırılarak, davacı ile davalı şirket arasında borcun dış üstlenilmesi anlaşmasının kurulmadığı gerekçesiyle, anılan davalı yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
6102 sayılı TTK.nun 793/1. maddesi uyarınca ibrazdan ya da ibraz müddetinin geçmesinden sonra yapılan bir cironun, ancak alacağın temliki sonuçlarını doğuracağı-
İİK.nun 89/4.maddesine dayalı olarak açılan tazminat davasında, tarafların göstereceği deliller, ticari defterler ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, ihbarnamenin tebliğ tarihi itibariyle, borçlunun, üçüncü kişiden istenebilir, kesin nitelikte bir alacağının mevcut olup olmadığının genel hükümler çerçevesinde belirleneceği, diğer bir ifade ile anılan maddeye göre tazminata hükmedilebilmesi için borçlunun haciz ihbarnamesinin üçüncü kişiye tebliği tarihi itibariyle üçüncü kişi nezdinde kesinleşmiş, muaccel bir alacağının bulunmasının zorunlu olduğu-
Dava takibe konu senet nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğundan, senedin lehtarı olan davalıya karşı da husumetin yöneltilebileceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.