12. HD. 05.10.2021 T. E: 6365, K: 8402-
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141/3, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/1 ve 230/1-c maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının denetime olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması, gerekçede iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açık olarak belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği, Anayasa ve 5271 sayılı Kanun'un amir hükümlerine aykırı şekilde gerekçesiz, denetime imkan vermeyecek şekilde, talep evrakı üzerine el ile yazmak suretiyle yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilemeyeceği- Somut olayda mahkûmiyet hükmünü veren hakimin yargılamanın yenilenmesi talebini değerlendiremeyeceği-
Davacı ile davalı bayi arasında düzenlenen taahhütname başlıklı sözleşme asgari alım taahhüdüne ilişkin olup bu sözleşmelere göre kar mahrumiyeti (cezai şart) istenilebilmesi için taahhüdünün ihlal edildiği dönemden sonra ihtirazi kayıt konulması ve bundan sonra mal verilmeye devam olunması gerektiği- Bayilik sözleşmesini fesheden davacının artık fesihten sonraki dönem için de müspet zarar şeklinde olan kar mahrumiyetini de talep edemeyeceği- Taahhütnamede imzası bulunmayanın bu taahhütname kapsamındaki kar mahrumiyeti sorumluluğundan söz edilemeyeceği- Davalının garantör olarak imzasını taşıyan sözleşmede sorumluluk hükümleri düzenlenmiş ise de, garanti altına alınan borcun miktarı belli olmadığından ve belirsizliğin garantisi olmayacağından bu davalı yönünden davanın reddi gerektiği-
Taahhüdü ihlal suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekalet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiğinden, 19/09/2014 tarihinde alman taahhütnamede toplam faiz olarak 708,05 Türk Lirası belirtilmiş ise de, bu faizin hangi dönemleri kapsadığı, icra takibinin kesinleştiği tarihten taahhüt tarihine kadar işlemiş ve taahhüt tarihinden son ödeme tarihine kadar işleyecek faiz olup olmadığı konusunda herhangi bir açıklık olmadığı gibi alacaklının son ödeme tarihine kadar işleyecek faizden feragat beyanının da yer almadığı ve bu nedenlerle işleyen ve işleyecek faiz miktarının taahhüt tutanağında ayrı ayrı gösterilmemesi nedeniyle belirsizlik bulunduğundan taahhüdün geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı-
Taahhüdü ihlâl suçunun oluşması için taahhüt tutanağında toplam borç miktarının, işleyen ve işleyecek faizin, vekâlet ücreti, icra harç ve giderlerinin birlikte belirlenerek borçlunun taahhüdüne esas olan miktarın açıkça gösterilmesi gerektiğinden, bu çerçevede yapılan incelemede; dosya arasında bulunan 25/07/2017 tarihli taahhütnamede borçlu sanığın ödemesi gereken toplam tutarın, 141.370,60 Türk lirası olarak belirtildiği, ödemelerin ise 36 taksitte ve 6 taksit tutarı hariç (16/05/2018, 16/03/2019 ve 16/01/2020 tarihlerinde 10.000,00 Türk lirası, 16/06/2018 tarihinde 40.000,00 Türk lirası, 16/06/2019 tarihinde 4.000,00 Türk lirası, 16/07/2023 tarihinde 26.320,60 Türk lirası) her bir taksit 1.000,00 Türk Lirası olacak şekilde belirlendiği hâlde mezkur taksitler toplandığında, 130.320,60 Türk Lirası ödenmesi gereken miktarın ortaya çıktığı ancak hesaplama tablosunda toplam miktarın 120.000,60 Türk lirası olarak gösterildiği anlaşılmakla toplam borç miktarı ile taksitler toplamı arasında oluşan çelişki nedeniyle taahhütte belirsizlik bulunduğundan geçerli olmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı-
İlk taksidin ödenmemesi nedeniyle öngörülen cezanın tamamının infazı halinde, yaptırım uygulama olanağı kalmadığından, diğer taksitlerin ödenmemesinin ayrıca bir taahhüdü ihlal kabahatini oluşturmayacağı-
İhtiyati haciz aşamasında henüz takip kesinleşmeyeceğinden, yapılan taahhüdün geçersiz olduğu-
Duruşmaya çağrı kağıdının sanığın imzasına tebliğ edilmesini müteakip, kararın verildiği oturuma sanık ve sanık müdafiinin birlikte katıldıkları ve sanığın müdafii huzurunda savunmasını yaptığı, böylece savunma hakkını kısıtlayacak bir durum söz konusu olmadığı-
Taahhüdü ihlal suçunun oluşabilmesi için, taahhütte bulunanın taahhütte bulunduğu tarihte borçlu sıfatını kazanmış olmasının gerekeceği-
Davacının 2009 yılı öncesi dönemde asgari alım taahhüdü yerine getirilmemiş olmasına rağmen itiraza kayıt koymadan mal vermeye devam ettiğinden 2009 öncesi için talepte bulunamaz ise de 2009 yılını isteyebileceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.