Konkordato hukukunun kamusal karakteri, tüm alacaklıları ilgilendirmesi, tarafların iradeleri ile kendi aralarında yapacakları anlaşmanın konkordato alacaklıları arasında eşitsizlik yaratacak nitelikte olması ve konkordatoda ödemeler dengesini bozacak olması nedeniyle çekişmeli alacaklarla ilgili davanın açılmasından önce arabuluculuğa başvurulması zorunluluğunun isabetli görülmediği-
Hükmün bozma kapsamı dışında kalan (temyiz edilmeyerek kesinleşen) kısımlarının yalnız başına infaz (icra) kabiliyeti taşıdığından, icraya konulabileceği–
«Çocuk teslimi»ne ilişkin ilâmların kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağı–
Arabulucu tarafından düzenlenen anlaşma belgesinin, icra edilebilirlik şerhi olmaksızın ilam niteliğinde belge olarak kabul edilmesi için taraflar ve avukatları ile arabulucunun tutanağı birlikte imzalamalarının gerektiği-
Borçlunun hem «ipotek veren» hem de «kredi sözleşmesinin müteselsil kefili» konumunda bulunması halinde, kredi sözleşmesinin müteselsil kefili tarafından, alacaklı yararına verilen taşınmaz ipoteğinin, kefaletin teminatı olarak değil, kredi sözleşmesinin teminatı şeklinde düzenlenmesi durumunda, müteselsil kefilin sorumluluğunun ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsadığından, müteselsil kefil hakkında ayrı ayrı takip yapılabileceği—
Hesap devresi sona ermeden ve üçüncü kişinin borcu takip hukuku yönünden kesinleşip icra edilebilir hale gelmeden cari hesap sözleşmesine dayanılarak üçüncü kişi şirkete haciz ihbarnamesi gönderilemeyeceği–
Türk Hukukuna göre, yabancı bir mahkeme hükmünün tenfiz edilebilmesi için, bu mahkeme hükmünün verildiği ülke hukukuna göre kesin ve icra edilebilir olması şarttır; ancak, yabancı mahkeme hükmünün Türkiye’de icra edilebilirlik gücüne sadece ve münhasıran Türk Hukuku'na göre verilen bir tenfiz kararıyla sahip olabileceği-
İcra takibinin dayanağı olan ilamda kart hamiline ait kredi kartının haksız kullanımı nedeniyle banka ve işyerinde yapılan harcama bedellerinin iadesi istemine ilişkin .. TL .’nin faiziyle davalıdan tahsil ile davacıya ödenmesine karar verilmiş olduğundan, menfi tespite ilişkin olmayan ve eda hükmü içeren bu ilamın kesinleşmeden icra edilebileceği-
1956 tarihli Nafaka Alacaklarının Yabancı Memleketlerde Tahsiline İlişkin sözleşmenin, nafaka yükümlülüğüne ilişkin yabancı ilamların, ilamın verildiği devlet dışında sözleşmeye taraf diğer bir devlette doğrudan icrasına imkan vermediği- Nafaka yükümlülüğüne ilişkin yabancı ilamın Türkiye'de icra edilebilir olması için tenfiz kararı verilmesi gerektiği- Nafaka yükümlülüğü konusundaki yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi isteğine ilişkin uyuşmazlıkta, hem Türkiye hem de kararın verildiği Almanya'nın taraf olduğu Lahey Sözleşmesi hükümlerinin gözetilmesi gerektiği-
«İstihkak davasının kabulüne» ilişkin ilâmın kesinleşmeden uygulanamayacağı–
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.