Taşınmaz satışlarında, borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- Tebligat Kanununda öngörülen araştırma, komşudan bilgi alma ve komşuya, yöneticiye ya da kapıcıya bilgi vermeye ilişkin sorumluluk ve yükümlülüklerin yerine getirilmeden Tebligat Kanunu'nun 21 maddesince yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı- Tebligat Kanunu’nun 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasında muhatabın bilinen son adresine usulüne uygun bir tebligat çıkartılmadan MERNİS adres kayıt sistemine tebligat çıkartılması ve bunun geçerli sayılmasının hatalı olduğu- İcra ve İflâs Kanunu'nun 127’nci maddesinin tebligat tarihinde yürürlükte bulunan önceki şeklinde de böyle bir tebligat usulü öngörülmemiş olduğu; MERNİS adres kayıt sistemine tebligat yapılabileceğine ilişkin düzenlemenin, ihalenin yapıldığı tarihten çok sonra -02.07.2012 günlü değişiklikle- Kanuna eklenmiş olduğu- Satış ilanı tebliğinin şikâyetçi-borçluya usulüne uygun tebliğ edildiğinden söz edilemeyeceğinden, borçlunun ihalenin feshi talep etmek için şikâyet süresinin de başlamamış olduğu ve yapılan şikâyetin hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilemeyeceği- Şikâyet konusu tebligatların yapıldığı tarihte, adı geçen avukatın vekil olmadığı dosya içerisinden anlaşıldığından, "şikâyetçi-borçlunun vekille temsil edildiği ve tebligatların vekile yapıldığı" şeklindeki direnmenin hatalı olduğu- Şikâyetçi-borçluya yapılan diğer tebligatlar da ihale tarihinden sonra olduğundan, bu tebligatların şikâyete esas sürenin başlangıcı için “öğrenme” sayılamayacağı ve mahkemece "ihalenin feshine" yönelik şikâyetin süresinde yapılmadığı kabulü gerektiği-
Davacının kendi vekili ile yaptığı ve sadece akdeden tarafları bağlayan nispi nitelikteki ücret sözleşmesi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedel ile vekaletname düzenlenmesi için noter masrafı olarak ödenen bedelden, haksız icra takibi nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkin davada, davalının sorumlu tutulamayacağı-
Kesinleşen menfi tespit davası sonucu davacı aleyhine yapılan icra takibinin haksız olduğunun anlaşılması halinde, hakkındaki haksız icra takibi nedeniyle davacının kişilik haklarının ihlal edildiği kabul edilerek uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Tebligat memuru hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının, ne kurulan mahkûmiyet hükmü yönünden ne de maddi olgunun belirlenmesi yönünden bağlayıcı olmadığı- Tebligat görevlisi hakkında verilen cezanın kesinleştiği belirtilerek 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun tebliğ yapmayan personelin zarara sebebiyet verdiği ve verilen zarardan da P. A.Ş’nin sorumlu olduğunun kabulüne karar verilmesinin yerinde olmadığı- Davacının oluşan zararı ile tebligat memurunun eylemi arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, tebliğ memurlarının kasten yahut ihmal suretiyle usulsüz tebliğ işlemi gerçekleştirerek davacının zararına neden olup olmadıklarının hukuk hâkimince değerlendirilmesi gerektiği-
Genel kredi taahhütnamesini “müteselsil kefil” olarak imzalayan davacının, bankaya yapmış olduğu ödeme çerçevesinde borçtan sorumlu olmayacağı, ayrıca dava dışı şirketin çekmiş olduğu diğer krediler sebebiyle müteselsil kefaletinin olmaması sebebiyle, borçlardan sorumlu olamayacağı, davacıya karşı açılan icra takiplerinde bankanın haksız olmasına rağmen, kötü niyetli olmaması sebebiyle %20 tazminata hükmedilemeyeceğine-
Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın varlığından söz edilebileceği, bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemeyeceği, 6100 sayılı HMK'nin 114/h maddesinde hukuki yarar dava şartı olarak belirlenmiş olup, mahkemece maddi tazminat istemine ilişkin olarak davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
Haksız icra takibi nedenine dayalı maddi ve manevi tazminat istemi-
Eldeki davada, çözümlenmesi gereken sorunun; dava konusu senet bakımından, davalı alacaklı hakkında sanık sıfatıyla yer aldığı, Ağır Ceza Mahkemesi'nin dava dosyasında resmi evrakta sahtecilik ve kamu kurumlarını aracı kılmak suretiyle dolandırıcılık suçlarında cezalandırılmasına karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmakla takibin tedbiren durdurulması şartlarının bulunup bulunmadığı olup, İİK'nun 72/3 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında takibin tedbiren durdurulmasının mümkün olmadığı ancak dava konusu senet alacaklısı hakkında kamu davası açıldığı ve henüz kesinleşmemekle birlikte mahkumiyet kararı verildiği anlaşılmakla; HMK'nun 389. ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir şartlarının bulunduğu anlaşılmakla, HMK'nun 392/1 maddesi uyarınca talep resmi bir belgeye ya da başkaca kesin bir delile dayanıyorsa teminat alınmamasına karar verilebileceği, somut dosyada ihtiyati tedbir talebinin dayanağının ceza mahkemesi kararı olduğu ve bu durum karşısında ihtiyati tedbir kararının teminatsız olarak verilmesinin mümkün olduğu-
Faturasını ödediği borç için haksız olarak icra takibine muhatap olan ancak, gönderilen ödeme emrine itiraz ederek hakkındaki takibi durdurmuş olan borçlu ayrıca “kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu” iddiası ile alacaklı aleyhine tazminat davası açabilir mi?
Davalıların oturduğu apartmanın müteahhidi olarak işin tesliminden sonra çeşitli davalar açılınca davalı ile anlaşmaya varılarak 4.7.2012 tarihli protokolün imzalandığını, protokol gereği olarak edimin teminatı olarak 150.000 euro bedelli bonoyu davalıya verdiğini, davalının ihtara rağmen edimlerini yerine getirmediğini, teminat bonosunu iade etmediğini ve aleyhine haksız icra takibi yaptığını ileri sürerek, takipten dolayı borçlu olmadığının tesbitine ve bononun iptaline-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.