Kadına "hakaret", "ortak çocukların ve ortak konutu ihtiyaçları ile ilgilenemediği" vakıaları kusur olarak yüklenmişse de bu vakıaların ispatlanamadığı ve kadına kusur olarak yüklenemeyeceği nazara alındığında boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu-
Kadının, eşine sürekli olarak hakaret etmesi, ailesi ile görüşmesini istememesi, buna karşılık kocanın da kumar oynadığı ve çıkan tartışmada "...bana laf yetiştirme sana bir vurursam camdan dışarı çıkarsın" demesi halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü gerekeceği-
Tarafların her türlü ikrarı hakimi bağlamayacağı gibi, boşanma ve ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe bunlar ispatlanmış sayılmayacağından, erkek mahkeme huzurundan ayrılmadan önce eşini aldattığını beyan etmiş olsa bile, kadın erkeğin bu beyanı üzerine tanıklarını dinletmekten vazgeçtiği için evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ispat edememiş olacağından boşanmaya karar verilemeyeceği-
Kocanın açtığı terk hukuki sebebine dayanan davanın kocanın eşini evden kovduğu, ancak kadının terk ihtarına uyarak ortak konuta döndüğü, bu suretle dava koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmış olup,. fiili ayrılık döneminde de davalı kadının bir kusurlu davranışı iddia ve ispat olunmadığından eşini evden kovan kocanın boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olduğu- Boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılarak boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği- Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davalı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından davalı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davacı-davalının daha önce açtığı boşanma davası reddedildiği ve karar 14.09.2010 tarihinde kesinleştiği, ret kararının kesinleşmesinden başlayarak boşanma davasının açıldığı 14.11.2014 tarihine kadar üç yıl geçtiği, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulamadığı toplanan delillerle gerçekleştiğine göre, Türk Medeni Kanunu'nun 166/4. maddesinin koşulları erkeğin davası bakımından da oluştuğu-
Davacı-davalı kadının etrafta eşinden sürekli şikayet ettiği tartışma çıkarıp sık sık evi terk ettiği, buna karşılık davalı-davacı kocanın ise eşine şiddet uyguladığı, eşini istemediğini söyleyerek kadının kardeşine "..al git bu salağı" diyerek hakaret edip evden kovduğu, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda kocanın daha ziyade kusurlu olduğu, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğunun kabulü gerekeceği- Ziynet istemiyle ilgili nispi peşin harcı tamamlaması için davacı-davalıya süre verildiği (Harçlar Kanunu 30-32)  takdirde bu istemle ilgili delillere göre istem hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerektiği-
Tanıkların taraflardan aktardıkları beyanlar hükme esas alınamayacağı; davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğundan; davanın reddedilmesi gerektiği- Maddi ve manevi tazminata hükmedilebilmek için; tazminat yükümlüsünün kusurlu, talep eden eşin ise kusursuz veya diğerine göre daha az kusurlu olması gerektiği; kocaya kusur olarak yüklenebilecek bir davranışın varlığının ispatlanamadığından, kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilemeyeceği-
Davacı koca hem şiddetli geçimsizlik hem de fiili ayrılık' sebebine dayalı olarak boşanma talep etmiş olsa da; kocanın reddedilen boşanma davasının kesinleşmesinden, iş bu davanın açıldığı tarihe kadar geçen sürede üç yıllık fiili ayrılık süresinin dolmadığı ve reddedilen ilk davadan sonra tarafların yeniden bir araya gelmedikleri, kadına kusur olarak atfedilecek yeni bir olayın varlığı da ispatlanamadığı, her iki sebebe dayalı olarak açılan boşanma taleplerinin koşullarının oluşmadığı nazara alınmadan yazılı şekilde boşanmaya karar verilmesinin doğru görülemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.