Eşler birbirlerine karşılıklı olarak hakaret etmişlerse de; davacının ilave olarak eşini dövdüğü ve evden kovduğu, eşini ihmal ettiği, alkol alıp eve geç geldiği anlaşıldığından ve davacı ağır kusurlu olduğundan davalının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekeceği-
Davacı-davalı (kadın)'ın Türk Medeni Kanunu’nun 197. maddesi gereğince açtığı tedbir nafakası davasının kabulüne karar verildiğine göre, kadın ve çocuk için takdir edilen nafakanın "tedbir nafakası" olduğu nazara alınmadan davacı-davalı (kadın) için takdir edilen nafakanın yoksulluk, müşterek çocuk için takdir edilen nafakanın da iştirak nafakası olarak adlandırılmasının doğru olmadığı-
Özel boşanma sebebine dayalı olarak açılan bir boşanma davasında genel boşanma sebebine (TMK. mad. 166/1) dayalı olarak karar verilmesi mümkün olmadığı, hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı kalarak hüküm kurması gerektiği- Tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere kadın eş yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesinin gerektiği- Ev alması için eşe gönderildiği iddia edilen paraya ilişkin olarak yapılan maddi tazminat talebinin, boşanmanın eki niteliğindeki maddi tazminat (TMK. mad. 174/1) olmadığından, ayrıca nisbi harca tabi olduğu- Eşin, şantaj ve tehdit yoluyla imzalatılan senetlerden dolayı borçlu olmadığının tespitine (menfi tespit) ilişkin talebinin nisbi harca tabi olduğu-
Mahkemece, tarafların eşit kusurlu kabulüne yönelik kusur belirlemesi doğru değil ise de, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı kadın, az da olsa kusurlu olup, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullan gerçekleştiğinden verilen boşanma kararının sonucu itibarıyla doğru olduğu-
2. HD. 31.05.2018 T. E: 2016/13533, K: 7019-
Davacı-davalı kocanın tarafından 29.01.2006 tarihinde eşi davalı-davacı kadına şiddet uyguladığı ve bu eylem nedeniyle ceza aldığı, Asliye Ceza Mahkemesine davalı-davacı kadın tarafından 30.05.2006 tarihinde verilen dilekçede eşiyle barıştığını ve evliliğinin devam ettiğini açıkladığı, bu olaydan sonra evlilik taraflarca devam ettirildiğinden artık bu olayın kocaya kusur olarak yüklenmesinin mümkün olmadığı-
Davalı kadının hakaretlerine karşılık, eşine şiddet uygulayan, sevmediğini ve boşanmak istediğini söyleyen davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğu-
Anne ve babasının etkisi altında kalıp eşine kötü davranan, hakaret ve küfür eden, babasının eşine bıçak çekmesine sessiz kalan, müşterek konutun elektrik ve suyunu kapatıp, davacı eşine eşyalarını topla git diyerek evden kovan davalının (koca) tamamen kusurlu olduğu-
Düğün yapmaktan kaçınan, eşini zorla kaçırmaya çalışan, tehdit ve hakeret eden davacı-davalı kocanın ağır kusuruna karşılık, eşini sevmediğini söyleyen ve ailesi ile birlikte eşine şiddet uygulayan davalı-davacı kadın az da olsa kusurlu olduğu, taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut olduğunun kabulü gerektiği- 
MK. 166/III'e dayanılarak açılan boşanma davasında, tarafların hazır bulunup anlaştıklarını açıklamamaları, halinde veya hakimin tarafların anlaşmalarını uygun bulmaması halinde, boşanmaya karar veremeyeceği bu durumda tarafların delilleri toplanarak, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği–

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.