Eşlerden birinin evin kilidini değiştirip diğer eşi eve almadığı, diğer eşin de eşine hakaret ederk vurduğu durumlarda ortak hayatın temelden sarsıldığının ve birliğin devamına imkan vermeyecek şekilde bir geçimsizlik bulunduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Davacının eşine hakaretlerde bulunması, eşini tehdit etmesi; davalının da gayrı resmi olarak başka bir kadınla yaşaması, bu kadından çocuklarının olması, davalı kadın ve müşterek çocuk ile ilgilenmemesi, birlik görevlerini yerine getirmemesi nedeniyle, evlilik birliğinin davalının ağır kusurlu davranışları sonucu temelinden sarsıldığının kabulü gerekip, kusur durumuna göre davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Davalının boşandıktan sonra boşandığı eşinin soyadını taşımasına izin verilmesine ilişkin istemi (TMK md. 173/2) boşanmanın fer'i (eki) niteliğinde olmayıp, bağımsız bir talep olup; davalı kadının bu yönde harcı yatırılmak suretiyle açılmış bir davası ya da karşı davası bulunmadığından davalının bu talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm kurulması gerekeceği-
Karşılıklı Boşanma -Ziynet Eşyası Alacağı
Taraflar arasındaki boşanma davasında, davalı-davacı kadının yukarıda 1. bentte açıklandığı gibi, boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu bulunmasına ve ev hanımı olarak boşanmakla yoksulluğa düşeceğinin de gerçekleşmiş olması karşısında uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerekeceği- Davanın devamı süresince, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Boşanma kararının sadece "kusur belirlemesi ve reddedilen tazminatlar" yönünden temyize konu edildiği, Özel Daire tarafından da temyiz edilen yönlere hasren bozma kararı verildiği anlaşıldığından somut olayda "boşanma kararı"nın kesinleştiği-  Boşanma kararının kesinleşmesinden sonraki bir tarihte beliren ve davacının temyiz aşamasında ileri sürdüğü "sadakat yükümlülüğüne aykırı davranma" vakıasının değerlendirilmesinin ve hükme esas alınmasının bu davada olanaklı olmadığı- Davalı erkeğin, aile birliğini ekonomik yönden sarsacak şekilde borçlandığı, bu şekilde birlik görevlerini yerine getirmediği, buna karşılık davacı kadının eşinin birine kefil olması sonucunda borçlanma hadisesini her fırsatta gündeme getirip tartışma çıkardığı, en son müşterek evden ayrılarak ablasının yanına gittiği ve geri dönmediği, bunun üzerine davalının davacının özel bir takım eşyalarını ablasına götürdüğü, anne yanında bulunan ortak çocuğun da okuluna devam etmesi amacıyla babasıyla birlikte müşterek haneye döndüğü, tarafların bu şekilde ayrıldığı belirlendiğinden tarafların eşit kusurlu olduğu, tazminat taleplerinin reddi gerektiği-
Cevap dilekçesinin sonradan harçlandırılmış olmasının, cevap dilekçesine karşı dava niteliğini vermeyeceğinden, alacak talebi hakkında 'karar verilmesine yer olmadığı' şeklinde kararı verilmesi gerekeceği- Eşlerden birinin tek yanlı olarak konutu boşaltmış olmasının; bu konutu aile konutu olmaktan çıkarmayacağı- Eşit kusurluluk durumunun, yoksulluk nafakası talebine engel olmayacağı (TMK. mad. 175), kadının elde ettiği gelire göre zaman zaman çalışmış olmasının onu yoksulluktan kurtarmayacağı halde; yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Evli bir erkekle birliktelik yaşayan kadının manevi tazminat sorumluluğu bulunmakta ise de şayet koca boşanma davasında bu eylem nedeniyle eski eşine manevi tazminata mahkum edilmişse eski eşin artık haksız fiil sorumlularından ikinci kez tazminat alamayacağı-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda sadakatsiz davranışlarda bulunan davalı-karşılık davacı kadın yanında bu olayı öğrendiğinde tepki sınırını aşacak şekilde eşine şiddet uygulayan ve bu nedenle hakkında açılan ceza davasında mahkumiyetine karar verilen davacı-karşılık davalı kocanın az da olsa kusurlu olduğunun anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan olayların akışı karşısında davalı-karşılık davacı da dava açmakta haklı olduğundan, eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmeyeceğine göre, davalı-karşılık davacının davasının da kabulü ile boşanmaya (TMK.md.166/2) karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.