Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığının, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığının, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin anlaşıldığı, o halde, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddinin doğru görülmediği-
Toplanan delillerle davalı-davacı kocanın ailesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kaldığının, ailesi tarafından baba evine bırakılan eşini bir daha aramadığının ve birlikte yaşamaktan kaçındığının anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında kocanın kusurlu davranışlarıyla oluşan ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Karşılıklı Boşanma
Kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, ona tehdit ve hakarette bulunduğu, eşini ortak konuttan kovduğu; buna karşılık kadının da birlik görevlerini yerine getirmediği, eşine hakaret ve aşağılama içeren sözler söylediği anlaşılmakla boşanmaya neden olan olaylarda kusurun ağırlığı kocada olmakla birlikte, taraflar arasındaki bu olayların yıkıcı etkisi karşısında, evliliğin devamında yarar kalmamış ve kocanın boşanma davası yönünden TMK. mad. 166/2. koşullarının oluştuğu-
Boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olmasının gerektiği-
Davalı kadının Belçika’da boşanması, orada evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul etmesi, Türkiye’de kocanın açtığı davaya karşı çıkması, eski Medeni Kanun’un 134/2. maddesinde öngörüldüğü gibi, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu–
Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve boşanmaya sebep olan olaylarda birbirlerine karşılıklı olarak hakaret ve tehditte bulunan, fiziki şiddet uygulayan tarafların eşit kusurlu kabul edilmeleri gerektiğinden, davacı-davalı kocanın daha ağır kusurlu kabul edilmesinin doğru olmadığı ve eşit kusur durumunda tazminatlara karar verilemeyeceği ve bu sebeple de, bu konudaki taleplerin reddi yerine, davalı-davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin doğru olmayıp bozmayı gerektireceği-
Taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan olayların akışı karşısında davacı-davalı dava açmakta haklı olup; bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmediği-
Yerel mahkemece maddi ve manevi tazminat yönünden bozma ilamına uyulduğu ancak nafaka yönünden önceki kararında direndiğini açıklamakla birlikte, bozma ilamından sonra yapılan keşif ile davalı adına kayıtlı dükkanın değeri ve kira gelirini belirlediği ve bu miktarların göz önünde tutularak direnme kararı verildiği; direnme hükmü sırasında yeni belirlenen değerler dikkate alındığına göre nafaka yönünden direnme kararının değil yeni bir hükmün söz konusu olduğu-
Tarafların 7-8 yıldır ayrı yaşaması, kadının eşine sert davranıp bağırması, erkeğin de fiili ayrılıkta başka kadınla gezip tozması sadakate aykırı davranması olaylarına göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuz olup bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden davanın reddi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.