Akdi ilişkinin teminatı olarak verilen teminat mektupları, teminat altına aldıkları alacağın varlığının saptanması ve talep edilmesine rağmen ödenmemesi halinde kendisine müracaat edilecek unsurlar olup; davalının nakde tahvil ettiği teminat mektubu bedeli kadar davacıdan alacaklı olduğu, bir başka deyişle mal teslim ettiğini kanıtlamakla yükümlü olduğu-
Alacağın temliki sözleşmesinin icra olunacağı yer yazılı olmadığından ve akdi ilişki de borçlu tarafından reddedilmediğinden, TBK. mad. 89/1 ve HMK. mad. 10 gereğince, alacaklının, para borcu için kendi ikametgâhında takip başlatabileceği-
Mahkemece “yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde malların teslimi konusunda davacının davalı tarafa yemin teklif ettiği, yemin davetiyesinin tebliğine rağmen davalının duruşmaya gelmeyerek yeminden kaçındığı bu durumda davacının faturaya konu malları davalıya teslim ettiğini ispatladığı” gerekçesi ile “davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın %40 oranındaki inkâr tazminatının davalıdan tahsiline” karar vermiş olmasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığı-
Davacının asıl borçluya karşı ileri sürebileceği tüm defileri (şahsı defilerini) faktoring şirketlerine karşı da ileri sürebileceği, davacının dava konusu çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti gerektiği-
Mahkemece, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/2. maddenin yollamasıyla 04.02.2015 tarih ve 29257 sayılı Faktoring İşlemlerinde Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince davalı faktoring şirketinin müşterisi olan dava dışı şirkete istinaden, faturaları ve çekleri alırken gerekli istihbarat çalışmasını yapıp yapmadığı, bu şirketin mali durumlarına ilişkin değerlendirme yapıp yapmadığı hususlarında araştırma yapıldıktan sonra davacının ileri sürdüğü iddialarda değerlendirilerek sonucunda davalı faktoring şirketinin çekleri iktisabında ağır kusurlu veya kötüniyetli olup olmadığı, çekin istirdadına karar verilip verilmeyeceği değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
İİK. 33’deki ‘itfa’ sözcüğünden sadece ‘ödeme’ anlaşılmayacağı, bunun yanında ‘ikna, bağışlama, af, terkin, takas, alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmesi’ gibi alacağı sona erdiren her türlü hukuki sebebin, bu kavram içinde düşünülmesi gerekeceği–
Davacının ayıp iddiası ile ilgili olarak alacak isteminde bulunduğu, bu durum için yasanın tacire 2 ve 8 günlük muayene ve ihbar süresini getirdiği, ancak özel bir şekil şartı da aranmamakla birlikte ihbarda sürelere uyulup uyulmadığı hususunda genel ispat kurallarının geçerli olacağı, somut olayda ise davalı cevap dilekçesinde açıkça malların ayıplı olduğu iddiasının davacı tarafça dile getirildiğini fakat kendilerinin bu istemi yerinde görmediklerini beyan etmiş olup bu ikrar karşısında davacının ihbarın süresiyle ilgili herhangi bir ispat vasıtası sunmasına gerek bulunmadığı, bu doğrultuda mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapıldığı kabul edilip işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
İtirazın iptali davası-
TBK’nun 207. maddesi uyarınca asıl olan “peşin satış”tır ve peşin satışta mal ve bedelin aynı anda ifa edileceği konusunda yasal karine mevcuttur. Yasal karinenin aksini iddia eden davacının “kendisine mal teslim edilmediği ve bu nedenle çeklerin bedelsiz kaldığı” yolundaki iddiasını kanıtlamakla hükümlü olduğu ve senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekeceği-
Bilirkişi raporu doğrultusunda dava konusu taşınmazda tespit edilen eksik ve ayıplı işler bedelinin 7.200 TL olduğu yine ortak alandaki eksik ve ayıplı işlerden davacının arsa payına isabet eden miktarın 3.862,64 TL olduğu belirtilerek hüküm kurulmuş ise de, hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda belirtilen ve mahkemece “gizli ayıp” olarak kabul edilen imalatlar ile ilgili olarak; bu ayıpların “açık” yada “gizli” olup olmadığı ve “gizli ayıp” olarak nitelendirilen ayıplar yönünden kullanım vs durumları dikkate alınarak ne zaman oluştuğu ya da oluşacağı ve bunu tüketicinin ne zaman fark edebileceği ile bağımsız bölümün teslim tarihi de göz önünde bulundurularak, yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususlarına yeterince yer verilmediği- Gizli ayıplar yönünden kendisine yüklenen “hemen ihbar” mükellefiyetini yerine getirip getirmediğinin ispat yükü davacıda olup site yönetiminin veya diğer tüketicilerin, tüketici adına ayıp ihbarında bulunma hak ve yetkisi bulunmadığı- Bilirkişi heyetinden “gizli ayıp” olarak nitelendirilen imalatların, “açık” ya da “gizli” ayıplı olup olmadığı ayıpların niteliği ve ortaya çıktıkları ve bunu normal vasıflardaki bir tüketicinin ne zaman fark edebileceği zaman dilimi ile davacının taşınmaz ve ortak alandaki bir kısım ayıp ve eksiklikleri bildiren başvuruları da değerlendirilerek gerekçeli ek rapor alınması gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.