İptal davalarının maksadının (İİK’nun 278, 279 ve 280. maddelerde yazılı borçlunun borcun doğumundan sonra yaptığı) -mevcudunu azaltmaya yönelik- tasarrufların butlanına hükmettirmek olduğu-
Mirasçınınn murisin mirasını reddettiğini iddia ederek genel mahkemelerde dava açtığı, İİK mad. 68 uyarınca icra mahkemesince terekenin borca batık olduğunun tespitine dair ilam getirmesi için borçluya süre verilmesi gerektiği-
Yersiz ödemelerin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkin davada; davalı, dava dışı kurum sigortalısının eşi olan ve aylıklarını ölümünden sonra yersiz olarak çekmeye devam edenin yasal mirasçısı olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesine göre; “Yasal süre içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız şartsız kazanmış olur.", 641. maddeye göre ise; “Mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar...” yasal düzenlemeleri ve davalı yanca mirasın reddine ilişkin herhangi bir iddia da ileri sürülmemiş olduğuna göre terekeye dahil olduğu ve tereke borcu olan paradan da davalının (mirasçı sıfatıyla) sorumlu tutulması gerektiği-
Mirasın kabulü, reddi veya miras sözleşmesi yapılmasının, vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da iznine tabi olduğu (TMK. mad. 463/5)-
Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 605/1. maddesi uyarınca hasımsız olarak açılan mirasın gerçek reddi isteğine ilişkin olup davada yerel mahkemenin , isteğin süresinde olup olmadığı ve reddedenin mirasçılık sıfatının bulunup bulunmadığının tespiti ile süresinde başvuru ve usulüne uygun bir talep bulunduğu takdirde TMK. 609. maddede gösterilen usulde işlem yapması gerekeceği- Mirasın gerçek reddi davalarında mirasbırakanın alacaklılarının hasım olarak gösterilmesi gerekmediği gibi, bu kişilerin davaya dahil edilmesi yoluyla taraf sıfatı kazanmaları ve buna dayalı olarak hükmü temyiz hakları bulunmadığı, mirası reddeden mirasçının alacaklılarının Türk Medeni Kanunu'nun 617. maddesi uyarınca reddin iptalini isteme haklarının olması gerekeceği-
Mirasın hükmen reddi (TMK. mad. 605/2) istemine ilişkin davada, "davalı-alacaklının, murisin terekesinin borca batık olduğunu bilmediği, bilmesinin mümkün olmadığı, yapılan yargılama sonrasında terekenin borca batık olup olmadığını araştırılarak" davanın kabulüne karar verildiği göz önünde bulundurularak, yargılama gideri ve harçtan "davalının" değil, "davacının" sorumlu tutulması gerektiği-
Ödemeden aciz bir murisin mirasını reddeden mirasçıların onun alacaklarına karşı ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu oldukları-  Murisin alacaklılarının korunması belirtilen koşulların gerçekleşmesine bağlı olduğu, bunun için miras açılmış olmalı, ödemeden aciz bir muris bulunmalı, miras da süresinde reddedilmeli ayrıca reddeden mirasçıya kazandırma yapılmış olmalı, mirasın da kayıtsız şartsız reddi kararının iptali davalarında davalı tüm mirasçılara husumet yöneltilmesi gerektiği-  Bu konuda açılacak davanın herhangi bir süreye tabi olmadığı- Murisin ödemeden aczi açıkça belli olabileceği gibi resmen tespit edilmiş de olabileceği, borcun murise ait olması gerektiği-
Ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılacağı, mirasın reddedilmiş sayılması için mahkemenin, miras bırakanın ölümü tarihi itibarıyla borç miktarı ile mirasın açıldığı tarih itibarıyla malvarlığı değerlerini ve davacıların mirası kabul anlamına gelen davranışının bulunup bulunmadığını sorgulaması gerektiği-
HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değeri ne olursa olsun asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu-
Yüklenici tarafından yapılan inşaatın ruhsatına, eki projelere tümüyle aykırı olduğu ve kamu düzeni ile ilgili bulunan imar mevzuatına aykırı bulunduğu saptanmış yapılan bilirkişi incelemesi ile de yapının herhangi bir şekilde yasal hale getirilme imkanının bulunmadığı belirlenmiş olduğundan sözleşmenin feshedildiği bu durumda arsa sahibinin müspet zarar niteliğinde bulunan gecikme tazminatı ile ifaya ekli cezai şartı isteyebilmesinin mümkün olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.