Menfi tespit davası sonucunda verilecek kararda, dava lehine sonuçlanan taraf yararına İİK’nun 72. maddesinde gösterilen tazminata da hükmedilme olasılığı bulunduğu ve davacı tarafın borçlu olmadığını iddia ettiği senetlerin miktarının açık ve tartışmasız olduğu gözetilerek, davacı yanın fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak veya şimdilik kaydıyla kısmi dava açmasında hukuki yararının bulunmadığı-
Feshin geçersizliğine ve işe iadesine-
Tarafların dinlenilmesi ile isticvabının farklı şeyler olduğu- Taraf çağrıldığı oturuma gelmezse, ikrar etmiş sayılma yaptırımının uygulanabilmesi için tarafın isticvap için çağrılmış olması gerektiği- Tarafın, ancak kendi aleyhine olan vakıalar hakkında isticvap edilebileceği, tarafın kendi lehne olan vakıalar için ancak dinlenebileceği- Somut olayda, dava dilekçesinde, ücret alacağı “maaş alacağına mahsuben 100,00 TL” olarak talep edilmiştir, dava dilekçesi, ödenmeyen ücret alacağına ilişkin soyut ve genel anlatımlar içermekte olup, hangi ay ve yıla ait, ne kadar ücret alacağının ödenmediği belirtilmemiştir, bu anlamda olmak üzere, ücret alacağı bakımından dava dilekçesinde somutlaştırma yükümlülüğünün yerine getirilmediği anlaşıldığından, ücret alacağı talebinin somutlaştırması için mahkemece davacı tarafa uygun bir kesin süre verilmesi ve bu suretle yargılamaya devam edilmesi gerektiği- 
Borçlu şirket borcun doğumundan sonra, takip tarihinden de kısa bir süre önce İİK. mad. 280/3 kapsamında, alacaklıya zarar verme kastı ile ticari emtiasının önemli bir bölümünü üçüncü kişiye devretmiş olduğundan, aynı alanda faaliyet göstermeleri nedeni ile, üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu, dolayısıyla alacaklıya zarar verme kastını bilebilecek durumda olduğu- Devirin, gerçek olduğu kabul edilse bile, İİK’nun 44. madde gereklerinin yerine getirilmediği görüldüğünden, devralan üçüncü kişinin işletmenin borçlarından iki yıl süre ile sorumlu olacağı-
Yedi adet faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi-
3. HD. 13.09.2018 T. E: 2016/20815, K: 8511-
Menfi tespit davası-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
22. HD. 04.02.2019 T. E: 2017/19610, K: 2143-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.