İmara dayanak idari işlem idari yargı yerinde iptal edilmedikçe ve sicil yolsuz tescil durumuna düşürülmedikçe korunmasının gerekeceği-
Eldeki davada davacı, dava konusu taşınmazın evlilik birliği içinde edinildiğini, davalının katılma ve katkı payı davası sonucu hükmedilecek alacağın tahsilini önlemek için muvazaalı olarak taşınmazı diğer davalıya devretttiğini belirtmiş, ancak mahkemece katılma alacağı davasının sonuçlanması beklenerek, bu dava sonucunda davacının bir alacağı olduğunun kesinleşmesi halinde TBK’nun 19. maddesi gereğince dava konusu taşınmazın satışına ilişkin tasarrufun iptale tabi olup olmadığının mevcut delillere göre değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki birleştirilen tapu iptali ve tescil, itirazın iptali davaları-
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası-
TMK’nun 724 ve devamı maddelerinde yer alan temliken tescil isteğine ilişkin olduğu gözetilerek mahkemece iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin buna göre toplanması, alınacak bilirkişi raporları da tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davanın nitelendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı-
Tapularının iptaline ve tescil dışı bırakılmasına hükmedilebileceği davada, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dikkate alınması gerekeceği-
Mahkemece verilen ilk karar bozma ile ortadan kalktığından, taşınmazın kamulaştırılan kısmının tapu kaydının iptali ile yol olarak terkini, kamulaştırılan kısımda bulunan muhdesatların ise davacı idareye ait olduğunun tespiti yönünden yeniden hüküm kurulması gerektiği-
Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi, tazminat, tapu iptali ve tescil davaları-
Muris muvaazasına yönelik uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi için, miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması gerektiği- Mirasbırakanın temlik tarihinde 73 yaşında ve emekli maaşı olan birisi olup, paraya ve mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fahiş fark olduğu, davacının murisin ikinci eşi davalının ise önceki eşinden olma oğlu olduğu, mirasbırakanın adına kayıtlı bağımsız bölümleri çocuklarına vermesi üzerine davacının murisi terk ettiği ve ölene kadar biraraya gelmedikleri, temlik işlemine rağmen murisin dava konusu konutu kullanmaya devam ettiği, davalının emanetçi olduğu, akitte gösterilen bedelin dahi murise ödendiği iddiasının kanıtlanamadığı anlaşıldığından, temlik işlemlerinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılması gerektiği-
Sahtecilik yönünden adli tıp kurumundan rapor alınmadan sonuca gidilmesinin hatalı olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.