Taraflar arasında yapılmış olan "devre tatil sözleşmesi" nin «kapıda satış» niteliğinde olduğu, sözleşmenin yapıldığı tarihten fesih tarihine kadar geçen uzun zaman içinde davacının borcun büyük kısmını ödemiş olması halinde kendisine " cayma belgesi" verilmediğini ileri sürerek fesih talebinde bulunmasının «iyiniyet kuralları"(MK 2) ile bağdaşmayacağı–
Tasarruf tarihi ile haciz tarihi arasında 2 yıllık sürenin geçmesi halinde, İİK.nun 278. maddesinin uygulanamayacağı- İİK. mad. 280 uyarınca, taşınmazı borçlu davalıdan satın alanların borçlu davalının ızrar kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olduğunun kanıtlanması gerektiği- Borçlu murisin ölümü üzerine mirasçı olarak kalan eşi ve 2 çocuğunun mirası reddetmeleri halinde, TMK. mad. 612 uyarınca, mirasın sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği ve bu nedenle durum mahallin sulh hakimine bildirilerek mirasın iflas kurallarına göre tasfiyesinin sağlanması, anılan mahkemece mirası reddedilen borçlu için atanacak ve yetkilendirilecek bir temsilci huzuru ile davaya devam olunması gerektiği- Dava konusu parselleri satan borçlu şirket ile satın alan şirketin aynı iş kolunda faaliyette bulundukları ve satılan taşınmazın işyeri olduğu anlaşıldığından, üçüncü kişi konumundaki Ltd. Şti.nin borçlu davalı şirket ile aynı iş kolunda faaliyette bulunması nedeniyle borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilebilecek kişilerden olup olmadığı hususunda araştırma yapılması, tasarrufa konu olan yerin fabrika binası olması nedeniyle İİK. mad. 280/son maddesinde yazılı ticari işletmenin devri niteliğinde olup olmadığı hususunun irdelenmesi gerektiği-
Değişiklik teklifi, iş hukukuna ilişkin eşit davranma ilkesini ihlal ediyorsa, işçi bu teklife katlanmak zorunda olmadığından, değişiklik feshinin geçersiz sayılacağı- Çalışma koşullarında esaslı değişiklik sebebiyle işçinin iş sözleşmesini feshetmesi durumunda; işçinin ihbar tazminatı talep hakkı doğmazsa da, iş şartlarının ağırlaştırılması nedeniyle, haklı nedene dayandığından kıdem tazminatının ödenmesi gerektiği-
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesinin, devrin muvazaalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlı olduğu, muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabileceği- İİK'nin 44. maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin işletmenin devrini sakatlamayacağı, anılan hükmün yalnız cezai yaptırımının olduğu, aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yolun muvazaanın iddia ve ispat edilmesi olduğu-
Alacaklı tarafından açılan 3. kişi tarafından ileri sürülen istihkak iddiasının reddi talebine ilişkin davada; davalı 3. kişi şirket vekilinin, "müvekkili şirketin, davaya konu haczin yapıldığı işyerini, borçludan devraldığı ve aynı tarihte de işyerinin bulunduğu taşınmaz sahibi ... ile kira sözleşmesi yaptığını, işyerinin devri karşılığında borçluya 175.000 TL. verdiğini" belirttiği; taraflar arasında aktedilen işyeri devir sözleşmesinin adi nitelikte olduğu; işyeri devir sözleşmesinin tarihi dikkate alınarak, borçlunun ve 3. kişinin ticari defterlerinin getirtilmesi, söz konusu defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılıp yapılmadığı da göz önünde bulundurularak, sözleşmede belirtilen işyeri devir bedelinin, davalı 3. kişi tarafından davalı borçluya ödenip ödenmediği belirlendikten sonra, dosya içerisindeki tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek gerçekleşecek sonucu uyarınca karar verilmesi gerektiği- 
Davalı işverene ait işyerinde 01.10.1995-20.11.2003 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespitine-
Tasarruf konusunun "üzerlerinde tavuk kümesi, yem fabrikası ve idari binalar bulunan taşınmazlar" olması ve her iki davalının da "iştigal konuları aynı olan iki ticari şirket" durumunda bulunması halinde, İİK.nun 280/son maddesinde öngörülen ticari işletmenin devrinin gerçekleştiğinin kabulü gerekeceği-
Zorunlu dava arkadaşı durumunda olan davalı üçüncü kişilerin tasarrufunun iptali davasına dahil edilmesi gerektiği- İİK. mad. 97/13 uyarınca, takibin ertelendiğine veya ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulduğuna ilişkin hiçbir kanıt bulunmadığından,  alacaklı yararına %40 tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu-  Karşı dava olarak açılan tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi halinde, dava konusu tasarrufun iptali ile davalı-karşı davacıya İİK'nun 283/1. maddesi gereğince, takip dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olacak şekilde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesi gerektiği- İcra mahkemesinin “karşılık dava” olarak açılan tasarrufun iptali davasına bakabileceği-
9. HD. 19.06.2018 T. E: 2017/8545, K: 13210-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.