Uyuşmazlık ve Hukuki NitelendirmeUyuşmazlık, 696 sayılı KHK kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçirilen davacı işçinin, kadroya geçişte düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesi hükümlerine göre ücretinin tespiti, hüküm altına alınan alacakların hesap yöntemi, faiz başlangıç tarihleri ve ikramiye alacağına uygulanacak faiz türü hususundadır...
İnşa edilen yapıların fiziksel bakımdan aynı olduğu ancak bu yapılar üzerinden talep olunan hakların farklı olduğu iki davada müddeabihlerin ve maddi vakıaların aynı olmadığı; bu nedenle 'sözleşmenin haksız feshine ilişkin uğranılan kazanç kaybı ile yapılan masrafları tazminat' davasında verilen ve kesinleşen hükmün 'sözleşmenin feshinin haklılığından bağımsız olarak haksız inşaata ilişkin tazminat talebine' ilişkin davada kesin hüküm oluşturmayacağı-
Tarafların müşterek çocuğunun dava tarihi itibariyle ilköğretim kurumunda eğitimine devam ettiği, öğrencinin servis ve kurs ücret giderlerinin bulunduğu, davalı babanın ise tanık beyanları ile ulusal bir market zincirinde müdür olarak çalıştığı ve dava tarihi itibariyle asgari ücretin üç katı düzeyinde aylık gelirinin olduğu, bu itibarla, mahkemece hükmedilen iştirak nafakası miktarının, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve müşterek çocuğun okul durumu ve yaşı itibariyle ihtiyaçlarıyla uyumlu olduğunun kabulü gerekeceği-
Mahkemece yaptırılan kolluk araştırmasına göre şikayetçinin tebliğ adresinde ikamet etmediğinin, ............................... adresinde ikamet ettiğinin tespit edildiği, mahkemeye sunulan .................. tarihli vekaletnamede adresinin aynı adres olduğu, UYAP ortamından alınan adres bilgisinden, borçlunun adresinin 19.11.2020 tarihinden itibaren aynı adres olarak göründüğü, geçmiş adres sorgulamasında da tebliğ adresinde hiç oturmadığı anlaşılmakla bu hali ile borçluya yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunun kabulü gerektiği- Tebliğ adresindeki taşınmazın mülkiyetinin borçluya ait olması veya adına abonelik bulunmasının borçlunun o adreste ikamet ettiği sonucuna varılması için yeterli olmadığı-
Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi kardeş olduklarından, davalı üçüncü kişinin İİK'nın 280/1. maddesi gereğince borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu, buna göre iptal davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Taşınmazı üçüncü kişiden satın alan diğer davalı dördüncü kişi yönünden davanın kabul edilmesi için kötü niyetinin somut delillerle ispatlanmış olması gerekeceği, dördüncü kişi yönünden sadece bedel farkının iptal nedeni olmadığı, davalı dördüncü kişinin ödeme belgesi sunduğu babasına ait olan şirket ile borçlunun yetkilisi olduğu şirket arasında ticari ilişki ispat edilemediği gibi İzmir gibi bir büyükşehirde farklı semtlerde faaliyette bulunan iki şirketin salt aynı iş kolunda faaliyeti nedeni ile borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıs olarak kabulünün yaşam deneyimlerine uygun olmadığı-
Davacının davalıyı vekil olarak temsil ettiği 331 adet davada, Avukat Kanunu’nun 164. maddesi gereği akdi ve karşı yan vekalet ücreti alacağı bulunduğu- Davacının davalıyı dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğü ispat edilemediğinden, mahkemece davacının işlemiş faize ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Temerrüt faizine ayrıcı temerrüt faizi yürütülemeyeceği-
Kaçak yapının imar mevzuatına uygun hale getirilme olanağı varsa bu işlemleri yerine getirmek üzere, yerine getirilmemesinin Medeni Kanun'un 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturarak hakkın kötüye kul­lanılması sayılacağı-
Hakimlerin hukuki sorumluluğunun HMK. mad. 47'de öngörülmüş olduğu- İcra mahkemesi kararlarının hüküm ve sonuç doğurması için kesinleşmesine gerek olmadığından, icra mahkemesi kararı ile "ödeme emrinin iptali"nin sonucu olarak taşınmaz üzerindeki haciz kalkmış olacağı ve bu kararın icra müdürlüğüne ibrazı ile mahcuz taşınmaz mülkiyeti üçüncü kişi üzerinde iken, haczin terkin edilmiş olduğu- Alacaklının takip konusu alacağını alıp almayacağı henüz belli olmadığından ve alacaklının tasarrufun iptali davası açabilme, borçlunun başka mal ve alacakları üzerine haciz koydurabilme ve alacağını tahsil edebilme imkanı varken takip dosyası işlemsiz bırakılarak bu davanın açıldığı görülmekte olup davacı vekilinin "geçici veya kesin aciz belgesi almadıklarını İİK'nun 277 ve devamı hükümlerine göre tasarrufun iptali davası da açmadıklarını" beyan ettiği de anlaşıldığından, icra hakiminin davaya konu kararı ile bir zararın meydana geldiğinin söylenemeyeceği-
Hüküm fıkrası taraflara yükletilen hak ve sorumluluklar ile infaza elverişlilik yönünden açık olmayıp, taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte olduğundan bu yön 6100 sayılı HMK'ya açık bir aykırılık oluşturduğundan hükmün bozulması gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.