Davalı borçlu ile davalı üçüncü kişi kardeş olduklarından, davalı üçüncü kişinin İİK'nın 280/1. maddesi gereğince borçlunun içinde bulunduğu mali durumu bilen veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu, buna göre iptal davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceği- Taşınmazı üçüncü kişiden satın alan diğer davalı dördüncü kişi yönünden davanın kabul edilmesi için kötü niyetinin somut delillerle ispatlanmış olması gerekeceği, dördüncü kişi yönünden sadece bedel farkının iptal nedeni olmadığı, davalı dördüncü kişinin ödeme belgesi sunduğu babasına ait olan şirket ile borçlunun yetkilisi olduğu şirket arasında ticari ilişki ispat edilemediği gibi İzmir gibi bir büyükşehirde farklı semtlerde faaliyette bulunan iki şirketin salt aynı iş kolunda faaliyeti nedeni ile borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıs olarak kabulünün yaşam deneyimlerine uygun olmadığı-
Davacının davalıyı vekil olarak temsil ettiği 331 adet davada, Avukat Kanunu’nun 164. maddesi gereği akdi ve karşı yan vekalet ücreti alacağı bulunduğu- Davacının davalıyı dava tarihinden önce temerrüde düşürdüğü ispat edilemediğinden, mahkemece davacının işlemiş faize ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiği- Temerrüt faizine ayrıcı temerrüt faizi yürütülemeyeceği-
Kaçak yapının imar mevzuatına uygun hale getirilme olanağı varsa bu işlemleri yerine getirmek üzere, yerine getirilmemesinin Medeni Kanun'un 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturarak hakkın kötüye kul­lanılması sayılacağı-
Hakimlerin hukuki sorumluluğunun HMK. mad. 47'de öngörülmüş olduğu- İcra mahkemesi kararlarının hüküm ve sonuç doğurması için kesinleşmesine gerek olmadığından, icra mahkemesi kararı ile "ödeme emrinin iptali"nin sonucu olarak taşınmaz üzerindeki haciz kalkmış olacağı ve bu kararın icra müdürlüğüne ibrazı ile mahcuz taşınmaz mülkiyeti üçüncü kişi üzerinde iken, haczin terkin edilmiş olduğu- Alacaklının takip konusu alacağını alıp almayacağı henüz belli olmadığından ve alacaklının tasarrufun iptali davası açabilme, borçlunun başka mal ve alacakları üzerine haciz koydurabilme ve alacağını tahsil edebilme imkanı varken takip dosyası işlemsiz bırakılarak bu davanın açıldığı görülmekte olup davacı vekilinin "geçici veya kesin aciz belgesi almadıklarını İİK'nun 277 ve devamı hükümlerine göre tasarrufun iptali davası da açmadıklarını" beyan ettiği de anlaşıldığından, icra hakiminin davaya konu kararı ile bir zararın meydana geldiğinin söylenemeyeceği-
Hüküm fıkrası taraflara yükletilen hak ve sorumluluklar ile infaza elverişlilik yönünden açık olmayıp, taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte olduğundan bu yön 6100 sayılı HMK'ya açık bir aykırılık oluşturduğundan hükmün bozulması gerekeceği-
Doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin davalar diğer kayıt düzeltme davaları gibi kamu düzeni ile yakından ilgili bulunduğundan, hakim istemle bağlı kalmayarak kendiliğinden de yapacağı araştırma ile elde edeceği sonuçlara göre karar vermek zorunda olduğu- 25 yaşından sonra tıbben yaş tespitinin yapılamayacağı Yargıtay uygulamalarında tespit edilmiş ise de, dosyada mevcut diploma suretinin incelenmesinden, davacının nüfusta kayıtlı doğum tarihine göre 8 yaşında iken ilkokul diploması almaya hak kazandığı görülmekte, bunun ise hayatın olağan akışı ile bağdaşmayacağı-
Hazine adına kayıtlı 75 ada 120 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını davalı ...'nın limon bahçesi; bir kısmını da davalı ...'nin ev ve limon bahçesi yapmak suretiyle işgal ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve yıkıma-
Anayasa mahkemesinin iptal kararının geriye yürümeyeceği- 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde karara bağlanan tapu iptali, sicilden terkin isteğine ilişkin davada hak düşürücü sürenin değerlendirilmiş olması isabliyse de, iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceğinden ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına gireceğinden, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra isabetsiz olduğu-
Davalı kuruma, birleştirilen dosyadaki dava dilekçesi ve cevap süresi uzatım kararı ve bozma sonrası verilen gerekçeli karar dışında herhangi bir tebligat çıkarılmadığı, hal böyle iken, davalı kurumun haberi olmaksızın yargılama sonlandırılarak savunma hakkının kısıtlanmasının doğru olmadığı- Tarafların iddia ve savunmalarının neden ibaret olduğu, ihtilaflı hususlar, hukuki uyuşmazlık, delillerin ne şekilde değerlendirildiği, birleşen davalı SGK ve asıl davalılar sürücü ve işleten bakımından davanın neden kabul edildiği, asıl davalı ... bakımından davanın neden reddedildiği açık olmadığından, bu hususun bozma nedeni olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.