Davalının «çocuğun babası olmasının olanaksızlığını» ya da «bir üçüncü kişinin baba olma olasılığının kendisininkinden daha fazla oldu-ğunu» isbatı halinde, babalık karinesinin geçerliliğini kaybedeceği–
Kooperatifler Kanunu'nun 45/4, ve genel kurulun yapıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 87/4 maddesi uyarınca gerekli prosedür tamamlanmaksızın bakanlık temsilcisi iştirak etmeden yapılan genel kurulun yok hükmünde sayılacağı-
Yazılı yargılama usulüne tabi (itirazın italine ilişkin) davada tahkikat aşamasının bittiğinin bildirilmemesi, sözlü yargılama ve hüküm için ayrı bir gün tayin edilerek tarafların mahkemede hazır bulunmaması halinde yokluklarında hüküm verileceği ihtarını içeren davetiye ile tarafların davet edilmemiş olması, davalının savunma hakkının ve hukuki dinlenilme hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu-
Davacının, “Türkiye’deki nüfus kaydında yazılı olan ‘Kırgız’ şeklindeki soyadının silinerek, yerine İsviçre uyruklu eşinin soyadının yazılması” istemiyle açtığı -ve C. Savcısı ile Nüfus İdaresi temsilcisinin de duruşmalarına katıldığı- davanın “yabancılık unsuru” taşımadığı (ve bu nedenle uyuşmazlığın 2675 sayılı MÖHUK.’na göre değil (şimdi; 5718 sayılı MÖHUK'na), MK. hükümlerine göre çözümleneceği) –
Islahın konusunu, tarafların yaptıkları usul işlemleri oluşturduğu- Taraflardan birinin, ıslah yoluna başvurabilmesi için daha önce yapmış olduğu bir usul işleminin bulunması gerektiği- Davaya cevap veren ve zamanaşımı savunmasında bulunmayan dava tarafının bu savunmasını ıslah suretiyle sonradan ileri sürebileceği-
Bozma kararı ile ilk hükmün hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirdiği; bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hükmün yeni bir hüküm olduğu; bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde yeniden yazılması gerektiği; mahkemece bu husus gözetilmeden, "tazminat konusunda verilen kararın Yargıtayca onanmış ve kesinleşmiş olduğundan, yeniden hüküm kurulmasına gerek olmadığına" şeklinde hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Dava konusu taşınmazın 190,50 m2 yüzölçümlü olarak, beş katlı kargir apartman niteliği ile, davacılar ve davalılar adına; 1/7/2011 tarihinde tevhit ile tescil edilmiş olduğu, bahse konu taşınmaza ait tapu intikallerinin ve kadastro tespit tutanaklarının dosya arasına bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, anılan parselin kadastro tutanağının ilgili Tapu Müdürlüğü'nden getirtilerek kadastro tespiti ve kesinleşme tarihlerinin belirlenmesi ile dava konusu binanın ve bağımsız bölümlerinin göz önünde bulundurularak görülmekte olan eldeki davanın kadastro tespiti öncesi muhdesatlar için Kadastro Kanunu'nun 19. maddesinde ifadesini bulan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi, buna göre anılan parsel üzerindeki muhdesat hakkında toplanan tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği- Taraf tanıklarının beyanları arasında çelişki bulunduğundan 6100 sayılı HMK'nun 261/1 maddesi uyarınca çelişkinin yüzleştirmek suretiyle giderilmeye çalışılması, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilememesi durumunda hangi taraf tanığının beyanının üstün tutulduğunun karar gerekçesinde gösterilmesi, bundan sonra tüm taraf tanık beyanlarının birlikte tartışılıp değerlendirilerek karar verilmesi, yine; tanıklara binaların içinin mi yoksa tamamının mı davacılar tarafından yaptırıldığının sorulması,davacılar tarafından yapılan işlemlerin iyileştirme kapsamına girip girmediğinin tereddüte yol açmayacak şekilde belirlenmesi, iyileştirme gideri olduğunun tespiti halinde davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının olmayacağının, sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davası açabileceğinin düşünülmesi gerekeceği-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 286 ve devamı maddelerinde düzenlenen koca tarafından çocuğun annesi aleyhine açılan soybağının reddine-
Türk Medeni Kanunu’nun 173. maddesinden kaynaklanan davanın aile mahkemelerinde bakılmasının gerekeceği-
Davacının, dava dilekçesinde tespit dosyasında bulunan ve eşyaların değerini belirleyen bilirkişi raporuna dayandığı, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmadığından talebini raporda yer alan bedeller ile sınırladığı ve bu miktarların davacıyı bağlayacağı, mahkemece, ıslah dilekçesi ile artırılan miktara göre karar verildiğinden talebin aşıldığı, davacı, dava dilekçesi ile faiz talep etmediğinden hükmedilen alacağa faiz işletilmesinin isabetli olmadığı, mahkemece, dava dilekçesinde yer almayan , ıslah dilekçesi ile istenilen faiz talebinin de reddi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.