Kira alacağının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkin davada; davacı tarafından 09.01.2015 tarihinde başlatılan icra takibinde 2014 yılı Eylül ayı ile 2015 yılı Ocak ayı arası dönem 35.640 TL kira alacağının tahsilinin istendiği; ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin, dayanak sözleşme ve kira miktarına karşı çıkmaksızın, 2014 yılı Eylül ayından 6.600-TL borcu olduğunu kabul ederek, yasal sürede ödeyeceğini, bunun dışındaki istemler hakkında ise dava konusu taşınmaza ilişkin ruhsatın H.C. tarafından iptal edilmesi nedeniyle davacı tarafın sözleşmeye aykırı davrandığı ve bu nedenle başkaca kira borçları bulunmadığını belirterek takibe itiraz ettiği; borçlunun itirazında belirtmiş olduğu nedenlerin icra mahkemesinde dinlenilmesinin mümkün olmadığı; davalının itirazı borca itiraz niteliğinde olup, ileri sürülen diğer nedenlerin İİK269/c maddesinde belirtilen itiraz nedenlerinden olmadığı; bu nedenle mahkemece işin esası incelenerek karar verilmesi gerektiği-
Ölünceye kadar bakma sözleşmesine aykırılık hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin davada, davalının, davacıya karşı bakım borcunu yerine getirmediğinden söz edilemeyeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı alacak istemi-
Kiralananın kullanıma elverişsiz hale gelmesi veya kullanımının önemli ölçüde azalması kiracının kasıtlı olmayan bir eylemi ile meydana gelmiş olsa dahi, kiraya verenin kiralananın kullanıma elverişli halde bulundurulması yükümlüğünden kurtulamayacağı- Kiraya verenin kasıtlı olarak kiralanan alandaki elektriği kesme eylemi nedeniyle kiracının abonelerine belirli bir süre kaliteli iletişim hizmeti veremediğinin ve bu hali ile zarar görmüş olduğunun kabulü gerektiği-
Taraflar arasında imzalanan sözleşmede öngörülen ceza-i şart bedelinin tahsili talebine-
Davacı sigortacının 3201 sayılı yasa uyarınca borçlanmasını yaptığı sırada, Alman Cumhuriyetinden işsizlik yardımı aldığı anlaşıldığından ve bu kişinin yurda kesin dönüş yapmış sayılamayacağından ve borçlanma koşulları gerçekleşmediğinden Sosyal Sigortalar Kurumunun bu borçlanmaya yönelik işlemi iptal etmesinin isabetli olacağı-
Davacı şirket çalışanı olan davalının şirketi zarara uğrattığı iddiasına dayalı olarak açılan tazminat istemi-
Mahkemece verilen direnme kararında “…bozma ilamına karşı mahkememizin önceki hükmünde direnilmesine,…” denilerek önceki karara atıf yapılmakla yetinildiğinden, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz karar kurulmadığı- Somut olayda mahkeme kararının usul ilkeleri çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmü de bulunmadığı- Mahkemece taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar oluşturulması gerektiği-
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse, ilerleyen aşamalarda HMK. mad. 141/2 uyarınca zamanaşımı def'inin, davacının açık muvafakati ile yapılabileceği- HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, HMK.'nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerektiği, yani, 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı def'ine, davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı def'inin dikkate alınmayacağı- Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesinin de mümkün olduğu- Davacı vekilinin kısmi dava açtığı ve ıslah dilekçesi ile davaya konu talep miktarlarını artırmasından sonra davalı vekilince ıslaha karşı zamanaşımı def'i ileri sürülmüş olduğundan, mahkemece bu def'i değerlendirilmeden hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Bina yapımının, yerel idarelerden izin alınmasına bağlı olacağı, İmar Kanunu, kamu düzeni ile ilgili olup, emredici hükümler taşıdığından, mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulması gerekeceği, İmar Kanununa aykırı yapılan her türlü inşaatın yıkılması gerekeceğinden, yaratılan değerlerin hukuken korunması söz konusu olamayacağı gibi, yıkılacak yerlerle ilgili olarak iş bedelinin de, yasaya aykırılık devam ettiği sürece talep edilemeyeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.