Çek tedavüle çıktıktan sonra ödenerek ilk cirantaya döndükten sonra tekrar tedavüle çıktığından ikinci tedavülden önceki ikinci cirantanın sorumluluğu açıklandığı üzere bulunmamakta, ancak keşideci, lehtar ciranta ve ilk ciranta ile takip alacaklısı hamil arasında sorumluluğun bulunduğu, zira ilk cirantanın çeki yeniden tedavüle sokmakla ikinci cirantaya ciro etmeden önceki durumuna döndüğü ve alacaklı tarafından ikinci ciranta hakkında takip yapılamayacağının kabulü gerekeceği, o halde, ilk derece mahkemesince re'sen İİK'nun 170/a maddesi uyarınca takibin şikayetçi borçlu yönünden iptaline karar verilmesi gerekeceği- Takip dayanağı olan çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığı iddiasının, keşideci tarafından ileri sürülmese dahi, çekin geçerliliği mutlak def’i mahiyetindeki bu iddiaya bağlı olduğundan muteriz borçlu (ciranta) tarafından alacaklı hamile karşı ileri sürülebileceği, mahkemece HMK'nun 266. maddesi uyarınca yöntemince bilirkişi incelemesi yaptırılarak, takibe dayanak çekin keşide tarihi altındaki imzanın, keşide yerinde mevcut keşideci imzası ile karşılaştırılıp aynı elin ürünü olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, paraf imzanın keşideciye ait olmadığı iddiasının şikayetçi borçlu tarafından ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Takip dayanağı ilam adli yargıdan verilmiş adli yargı ilamı olup,2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında uygulama yapılamayacağı-
“Kambiyo senetlerine mahsus iflas yolu ile takip”te, her türlü itiraz ve şikayetlerin beş gün içinde icra dairesine bildirilmesi gerekeceği, ”senedin kambiyo senedi niteliğinde olmadığı”na ilişkin itirazın icra mahkemesine bildirilemeyeceği-
Takip tarihinden önceki döneme ait olan işlemiş faizin fahiş olduğu iddiasının, İcra ve İflas Kanunu'nun 169. maddesi kapsamında borca itiraz olduğu, aynı Kanun'un 169/a-5. maddesi uyarınca itirazın kabulü halinde takibin durmasına karar verileceği-
Senet bedelini «araya girme suretiyle» ödeyen kimsenin, lehine ödeme-de bulunduğu kişi ile buna karşı borçlu olanları -«kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile»- takip edebileceği—
TMSF'nin mahkemeye verdiği cevabı yazıda borçlu şirketin tüzel kişiliğinin devam ettiğinin, şirket tüzel kişiliğinin borç ve sorumluluklarından sorumlu olduğunun belirtildiğinin görüldüğü, itiraza konu takibin kambiyo senedine dayandığının, borçlu şirket lehine kefaletin söz konusu olmadığının, bu durumda ilk derece mahkemesince borca itirazın reddi kararının yerinde olduğunun anlaşıldığı, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Menfi tespit davası 1086 sayılı HUMK'nun yürürlükte olduğu dönemde açılıp davalılar vekili cevap dilekçesinde "... her türlü yasal delil" demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğundan, davalılara yemin teklif hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece bilirkişi raporunda belirlenen, taleple sınırlı istenebilir faiz alacağı miktarı esas alınarak icra emrinin buna göre düzeltilmesi gerekirken, talebi aşan alacak kalemlerinin yer aldığı "Hesaplanan" başlıklı bölüme göre icra emrinin düzeltilmesine karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kambiyo takibinin, daha önce başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan ilamlı icra takibine konu alacakla aynı alacağa dayalı olduğu, şikayet konusu olan kambiyo senetlerine mahsus ilamsız icra takibine konu alacağın ise 2.527.532,00 TL olduğu görülmekle, buna göre ipotekli takip konusu 2.100.000,00 TL limitin dışında kalan tutar yönünden kambiyo takibinin derdest olmadığının kabulü gerektiği- Şikayete konu kambiyo takibinin 2.100.000,00 TL yönünden iptaline, kalan kısım yönünden ise şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken takibin tümden iptaline hükmedilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.